IMELDA’NIN AYAKKABILARI
Bir gezi, o geziden hiçbir iz kalmadığı zaman bitiyor. Yıllardır gezdiğim yüze yakın ülkede, anında tuttuğum notlar ile tarihsel ve toplumsal boyutu olan araştırma çabalarım sonucu hafızama kazınan değerler, bunca ülkeyi hâlâ tüm izleri ile an be an yaşama nedenim oluyor.
Uzun bir Uzak Doğu gezisinden yeni döndüm. Anılarım, yaşadıklarım zamanın yok eden ikliminde solmaya başlamadı henüz. İmkân buldukça, kayda değer olanları paylaşacağım elbet, mahrem olanları saklı kalmak kaydıyla.
Filipinlerdeydim, yedi bini aşkın adadan oluşan, depremleri ve muson döneminde oluşan selleri, batan tekneleri ile meşhur bir ada devletin, gündüzleri elektrik verilemeyen Busuanga Adası’ndaydım. Neyse ki, elektrik şebekesi ıslah edilmiş, neredeyse kesintisiz enerji vardı artık, adanın merkezi Coron kasabasında.
Her zaman olduğu gibi, bizdeki halk deyimiyle “ kargalar kahvaltısını yapmadan “ küçük kasabanın tozlu yollarına atmıştım kendimi sabahın köründe. Luhali Park, denizin doldurulması ile kazanılmış, henüz alt yapısı tamamlanmamış, toz toprak içinde, ama, turizmin değerini kavramış, saygılı denizci bir ulusun yine denizden, Tanrı vergici muhteşem doğa ve mercan resiflerinden ekmek yiyeceğine imanı ile gezi teknelerinin boydan boya dizildiği geniş bir alan ve Busuanga Adasının yarınları için ümitvar.
Görünürde kimseler yok, ilerde bir yakıt deposunun üzerine oturmuş, epremiş bir dergiyi okuyan gence yaklaşıp selam veriyorum. Ayağa kalkıp elimi sıkıyor ve “ Coron’a hoş geldin “ diyor. Ayaküstü Filipinlerin, daha doğrusu Busuanga’nın geçmişinden, İspanya ve Japon emperyalizminden, 2. Paylaşım Savaşı’ndaadetâ savaş filmleri platosuna dönüşen, zaman zaman bağımsızlığını kazanan Coron’dan, tabii halâ izlerini sürdüğümüz ahlâki çöküşten konuşuyoruz.
Aniden, gözlerini üzerime dikip soruyor; “ Imelda’nın ayakkabılarını gördün mü? “ Allahtan, Imelda’yı ve kocasını biliyorum ve Quezon yakınlarında Marikina yerleşimindeki ayakkabı müzesinden haberdarım. “ Hayır, gitmedim “ diyorum, “ Manila ve Quezon’un çılgın kalabalığına girmek istemedim bu kez ve böylesi sakin adaları seçtim. Suratı asılıyor ve “ Imelda’nın Ayakkabı Müzesi Filipinler’in en görülesi yerlerindendir ve sen bunu kaçırmışsın “ diyor, utanıyor ve başımı eğiyorum.
***
Imelda Marcos, kendi adıyla anılan “ ayakkabı satın alma sendromunun “ isim annesi, bu sapkınlık Imelda Sendromu olarak anılıyor tıp literatüründe. Kocası Ferdinand Marcos’un ülkeyi demir yumrukla yönettiği yıllarda, Batı ülkelerine yaptığı, beş milyon dolarlık alışveriş gezileri ve buralardan topladığı üç bin çiftin üzerinde ayakkabıya sahip olması ile ünlü.
Böylesi lüks yaşama dur diyen yoksul Filipin halkı, sonunda çifti ülkeden uzaklaştırıyor. Yıllar sonra, dul bir kadın olarak ülkesine dönenı Imelda, “ ülkemin babaannesi olacağım “ diyerek, yönetime talip oluyor. Halk, geçmişin kötü anılarını unutmuyor ve kaybeden Imelda, Marikina’da üç bin çift ayakkabısının ve şaşaalı dönem giysilerinin sergilendiği bir müze açmakla yetiniyor.
Marikina şimdi ülkenin ayakkabı başkenti olarak anıldığı gibi, ülke ayakkabı ihtiyacının yüzde yetmişini karşılamakta ve üretim kapasitesi ile Guinnes Dünya Rekorları arasına girmiş.






















