ZENGİNLER FAKİRLERE TANRI’DAN BAŞKA BİR ŞEY BIRAKMADILAR(*).
Geçtiğimiz hafta içinde olanlar oldu; dünyayı ayağa kaldıran çatışma olayları gündemde başat yeri aldı.
Doğu komşumuz baskına uğramış, bombalanmıştı. Yıkıcı etkide bomba ve uzun erimli füze yapımına öncelik verdikleri merkezleri, tek tek vurulmuştu.
O ülke, bilindiği gibi 1979’da, devrilen Şah sonrası, İran İslam Cumhuriyeti adıyla, köktenci bir anlayışla yönetilir olmuştu. O dini önderler, tekin de durmuyor, kendilerinden yana olan, köktendinci ülke halklarına arka çıkıyorlardı.
Öteden beri de, ezilen, mazlum, Filistin halkının yanındaydılar. Örgütledikleri silahlı birlikleri, bir ara İsrail ordusunu durdurup felce bile uğratmışlardı. İşte o vekâlet savaşları ile çatışıp durdukları, ilke, kural tanımayan, şeytanlaştırdıkları saldırgan İsrail bu kez, kendilerini yine hedefine almıştı. Hepimizde de biliriz ki onun arkasında da ABD vardır.
Biri saldıran, bir diğer arka çıkan dev güç, devlet halkı ayrı dindendiler. Öyle olmakla birlikte ABD’de en etkin kesim Yahudilerdir.
Önemli ölçüm bolluğu oranındaki petrol ve doğal gaz yataklarının olduğu bölge ateş topuna dönmüştür.
Çatışma gerilimin artarak sürmesiyle, hemen bölge çıkışlı kaynaklarda sıkıntı akla gelir. Bunun etkisi de bizde çabuk görüldü. Benzine, mazota zam yapıldı.
İşin ucunun, daha nereye kadar dayanıp varacağını kestirebilmek ise, öngörülemiyor.
En yaygın edilen anlamlı kalıplaşmış söz ise şöyle: Filler tepişir, çimler ezilir.
Eğer tüm ilgimizi o olaya verecek olursak kaybeden yine yok yoksul, alt gelir düzeyli kesimler olacağı hiç de kestirilemez değildir.
Ben, işte o uğursuz olaylar silsilesi boyutuna takılı kalmaktan yana değilim. Başlığa taşıdığım, Zenginler, fakirlere Tanrı’dan başka bir şey bırakmadılar, diyen düşünürün, o parmak bastığı boyut, şu ara, beni daha çok ilgilendiriyor. Çünkü ülke gündemimiz, bu denli dışa dönük olunca, asıl odaklanmamız gereken temel sorunlarımız, yönetim erkinin de işine gelen biçimde, göz ardı edilir.
Oysaki çözümsüz bırakılıp sürekli olarak ötelenip duran, o başat sorunlarımızın, daha da ötelenmeyip geciktirilmemesi için, gündemde tutulması gerektiği çok açıktır.
Geniş halk kesimlerinin yaşamlarını sürdürmekte sıkıntılar çektiği, ilgili, örgütlü, seçilmiş kişilerce dillendirilip durulurken; kayıtsızlıkla kulak üstüne yatılamayacağını doğru olarak öngörmek ise, kâhinlikten sayılmasa gerektir.
Ülke cezaevlerimizin dolu hali ise, yürekleri burkan başlı başına ayrı bir dünyadır. Sorunun, yarı af, yarı yeni cezaevlerinin ivedilikle yapılmasıyla giderilebileceği öne sürülmektedir. İcra takip dosya sayısındaki artışın önceki yılların çok üstüne çıkıp katlandığı, veri bilgileri ortalıktadır. Alım gücü düşmüş halkın çektiği sıkıntının çarpıcı yanını açıkça yansıttığı o boyutuyla yüzleştiğimiz gerçeği, nereden bakılırsa bakılsın, üstü örtülerek gizlenip saklanacak gibi değildir.
Gelinen eşik, komşudaki çatışma, benim neyime be, denilen uç yer olmuştur.
Seçilmişliği tartışmalı olan o başat kişinin(!), ettiği, bu belediyeleri silkeleyin, sözü, aynıyla kendileri için söylenmeyi özellikle hak ediyor. Bu yürütme erki(!), onca hadsizliği bir yana, sorunun kendisisi olup çıkmıştır. Bizim kanımız da odur ki, bir an önce çekip gitmeleri için, kendileri(!), kesintisiz olarak silkelenmelidir.
Herkese iyi haftalar…
___________
(*) Alman düşünür Friedrich Nietzsche
Not: Aynı düşünür su sözü de etmiştir: Hoşlanmadığınız bir düşünceyi öne sürdüğü zaman bir düşünürü daha sert eleştiririz. Oysa, bizi pohpohladığında onu sert eleştirmek uygun olacaktır.






















