HER TOHUM BİR UMUT !!
12 Aralık 2019 tarihinde kurulan, Fethiye Yerel Tohumlar Derneği’nin bugün, 1 Şubat 2020 Olağan Genel Kurulunu yaptık ve yeni yönetim kadrosunu belirledik.
Dünyada gıda terörünün bu kadar çok artmış olması, gıda güvenliği, sağlıklı üretim, yerel tohumların üretimi ve çoğaltılması, sağlıklı nesillerin yetişmesi vb. konularda ki hassasiyetler bizlere daha büyük sorumluluk yüklemiştir.
Bu bilinçle bir araya gelen, 30 üyemizle ve bize destek veren dostlarımızla önemli bir yola adım atmış olduk.
Örgütlü olmanın önemini sadece sözle değil, eylemle hayata geçirmeye devam edeceğiz.
Düşüncesi, inancı, eğitimi, mesleği, nereli olduğu vb. teferruatlardan uzak, ortak amacımız olan Yerel Tohum, Yerel Üretim, Güvenli Gıda, Tam Bağımsızlık ekseninde güçlerimizi birleştirdik.
Genel kurulumuzda, Divan başkanlığını yapan değerli hocamız Orhan Özkan, Derya Saraç ve TC Gönül Alkan Yurtmalı üyelerimize teşekkür ederiz.
Üyemiz olan ve desteğini bizden hiç esirgemeyen sevgili, Banu Avar ve değerli eşine, Emekli Hakim, Suna Kumyola, Ali Cesarete, toplantı için bize salonlarını açan, FETAV’a sevgili Şennur ve Dilek hanıma, Kadriye TC Kadriye Banas arkadaşımıza, Ziraat alanında eğitim almaya karar veren, manevi kızımız, İrem’e, sevgili Aliye’ye çok teşekkür ederiz.
Toplamda 30 kişilik bir ekiple yola çıkmış olduk. Nitelikli, özverili, gönüllü dostlarımızla çok önemli bir sorumluluğu üstlendiğimizi biliyoruz.
Bize maddi manevi destek olacak, sağlıklı üretime, sağlıklı ürünlere, atalık yerel tohumlara ve gelecek sağlıklı nesillere sahip çıkmak isteyen herkesi bekliyoruz
Adil üretim, adil paylaşım, sağlıklı ürün, sağlıklı, tohum, sağlıklı nesiller ve tüm bunları başarmak için gönüllü üyelerimizle bu çalışmayı hayata geçirmeyi hedefliyoruz…
İnanıyoruz ki;
‘’Bir avuç tohum bir ömür bağımsızlıktır’
Türkiye’nin ilk şeker fabrikasının kurucusu olan Nuri Şeker’in Fethiye’de yaşayan torunu 77 yaşındaki Ümmügülsüm Şeker Serdaroğlu ve 85 yaşındaki eşi Mehmet Serdaroğlu ile iki yıl önce tanıştık.
Fethiye Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Erkan İlik ve Fethiye Gazetesi Muhabiri Hülya Kulalı Serdaroğlu ile birlikte gerçekleştirdiğimiz bu ziyarette, üç kişilik şeker gibi bu aile, bizi çok sıcak karşıladı.
Girişte, Atatürk fotoğrafının yanında, Nuri Şeker’e ait ilk fabrikanın açılış ve şeker görüntülerinin olduğu büyük bir çerçeve asılı.
92 Yıllık Şeker
Uşak Terakki-i Ziraat Türk Anonim Şirketi-Uşak Şeker Fabrikası’ nın açılış töreninde ipek keseler içinde dağıtılan toz şekerleri, yine ilk üretilen şekerden yapılan kalıp şeklinde ve bir tarafında Nuri Şeker’in, diğer tarafında şeker pancarının resmi olan şekerden yapılan çerçeve ile birlikte bizi karşılıyorlar.
Nuri Şeker’in torunu tarafından yazılan kitabı bize imzalayarak hediye ederken, torun Ümmügülsüm hanım duygulu gözlerle son günlerde şeker fabrikalarının haberlerini nasıl üzülerek izlediklerini anlatıyor.
Dedesinin Cumhuriyet aşığı bir adam olduğunu söylerken, o tarihte şeker üretimi için büyük bir cesaretle nasıl atıldığını gururla anlatıyor.
Cumhuriyet Kadınları Derneği’nin başlatmış olduğu imza kampanyası onları çok duygulandırmış. (Aynı gün imza masamızı ziyaret edip imza attılar)
Özenle sakladıkları üzerinde Arapça ve Türkçe yazılar olan, ipek şeker kesesinin, yıpranan ipek bağcıklarını açarken, nasıl hassas davrandığı, nasıl gözü gibi koruduğunu fark ediyoruz.
92 Yıllık Şeker
Kesenin içinde ki şeker, ışıl ışıl, kristal gibi parlıyor.
Kolay değil 92 yıldır o kesenin içinde, kendisini üreten ellerin emanetçilerine sığınmış. Yavaşça dokunuyoruz.
Büyük ipek kesenin dışında, daha küçük olan yesil desenli keseler de var.
Onları fabrikanın açılışında ve özel günlerde halka ücretsiz dağıttıklarını gururla anlatıyorlar.
Ümmügülsüm hanım, Şeker Fabrikalarının özelleştirileceği haberlerini duyduğu günden beri sürekli ağladığını, ellerinde ki asırlık bu şekeri alıp karşılığında kendilerine ev, para teklif edildiğini ama vermediklerini yine ağlayarak anlatıyor.
Konuyu biraz değiştirerek, dedesini anlatmasını istiyoruz, Kütahya İlinin Uşak kazasında yaşayan Molla Ömer Zade Nuri Bey, Osmanlının son zamanlarında (1905-1906) Kalfa köyündeki çiftliğinde deneme ekimleriyle şeker pancarı ziraatına başlamış.
Elde ettiği şeker pancarını rendeleyip kaynatarak şeker pancarından şerbet ve şerbeti de kaynatarak koyu bir ravak elde etmiş.
Bu elde ettiği ravaktan da köpük helvası yapmış ve ‘’işte bu şeker pancarından elde ettiğim şekerle yapılan köpük helvasıdır, ama pek yakında şeker pancarından şeker elde etmek için bir fabrika kuracağım’’ diyerek çalışmalara başlamış.
Büyük bir girişimcilik başarısıyla şeker fabrikası kurma fikrini önce çevresine, köyünde yaşayan insanlara yavaş yavaş anlatarak, şeker fabrikasının kurulmasının alt yapı çalışmalarını hazırlamış.
Çevresindekiler inanmamışlar, onlara çok imkansız gibi gelen bu projeye gönlünü koyan Nuri bey, hazırladığı evraklarla, aklında uçuşan harika fikirleriyle Ankara’nın yolunu tutmuş.
Bir çok zorluğu aşarak Atatürk’e ulaşmış ve bir çoğuna göre ‘’uçuk şeker fabrikası’’ kurma fikrini Atatürk’e kabul ettirmiştir.
Ancak Atatürk projesi için kendisine, “Bak beybaba, ben istiklalimiz için Avrupa’ya savaş açtım ne hale geldik, şu halimize bak.
Sen ise, dünya iktisadına cihat ilan ediyorsun acaba halimiz nice olacak’’ diye sorunca Nuri Bey de; “Paşam anladım Avrupa bize ucuz şeker verirse zarar ederiz diyorsunuz.
Düdük bizim elimizde onlar bize ucuz veya bedava şeker verirse biz imalatı durdururuz.
Ucuz şeker vermeyi keserlerse de düdüğü öttürür fabrikayı çalıştırırız”, diye cevap vermiş.
Atatürk gülerek “Bak Bey baba ben masamın üzerinde yamalı bir bohça gibi duran bütçeyi nasıl denkleştireceğim diye uğraşırken sen gelmiş benden binlerce lira para istiyorsun.
İnan ki ben bu yamalı bohça gibi olan bütçeden sana tırtırlı bir kuruş bile veremem”, demesi üzerine Nuri Bey; “Paşam ben sizden para istemeye gelmedim.
Sizden destek ve icazet almaya geldim, benden bunu esirgemezseniz inşallah iki sene içinde size şeker pancarından elde edeceğim ilk Türk şekerini tattırmaya söz veriyorum” demiş.
Atatürk “Maşallah beybaba sen de benim kadar inatçı, kararlı ve cesur birine benziyorsun.
Sana ve projene inanıyorum.
Allah yardımcın ve yolun açık olsun, bu bahsettiğin şeker fabrikası konusu ile ilgili nerede yoluna bir engel çıkacak olursa bana gel’’ demiş.
Nuri bey işe koyulmak için yola çıkmış.
Ümmügülsüm hanım, gözyaşları içinde gururla bu anıyı anlatıyor ve devam ediyor; ‘’Dedem ilk ektiği Pancardan sonra, ekim sahasını çoğaltarak elde ettiği pancarları mutfaktaki rende ile rendeleyip, onların içindeki şekerli suyu çıkarmak için preslerde sıkmış.
Böylece elde ettiği tatlı-kirli şerbeti eline alarak, başarısının ilk sevincini yaşadığını bize gururla anlatırdı’’ Nuri bey önüne çıkan bin bir zorluklar, kısıtlamalar, tehditlere rağmen kendi kişisel çıkarlarını bir kenara bırakıp, toplumun geleceğini ve refahını her şeyin üstünde tutuyor.
Uşak’ın Kalfa köyünde 17 Aralık 1926 tarihinde Uşak Terakki şeker fabrikası renkli bir törenle hizmete açılmış, üretilen şekerden bir miktar şekeri Mustafa Kemal Atatürk’e götürmüş.
Atatürk, şeker numunesini aldıktan sonra, “Her sahada madalyamız vardı, sen ilk iktisat madalyasını bize kazandırdın.
Biz Yunan’ı denize döktük, sen iktisadi harp ilan ediyorsun.
Bu şeref hangi aileye nasip olur?” diyerek Nuri Bey’i tebrik etmiş.
Daha sonra çoğalan pancar üretimi ve üreticileri, açılan Alpullu şeker fabrikası’na rağmen o dönemin köy ağaları bu üretime engel olmak için elbette boş durmamışlar.
Onun başarısını çekemeyenler fabrikanın zarar etmesi için her türlü yolu deniyorlar.
Ağalar köylünün pancar ekimini engellemek için her şeyi yapıyorlar.
Fabrika zarar etmeye başlayınca da devlet fabrikayı alıyor. Nuri bey, 650 dönüm araziyi de devlete bağışlıyor.
Bugün anılarına, geçmişine sahip çıkan bu değerli insanların bir tek isteği var, Şeker fabrikaları özlleştirilmesin, satılmasın, kapatılmasın…
Pancar üreticisi desteklensin, zarar ediyor dedikleri fabrikaların şartları, makinaları iyileştirilsin.
Şeker pancarı sadece şeker demek değildir, çok yönlü olarak doğaya, toprağa, insan sağlığına, topluma, kısaca vatana faydası olan değerli bir bitkidir.
Daha çok ekilsin, dünyaya yetecek kadar, pancar üretimi yapacak topraklara sahibiz.
Bir Türk evladının, vatansever bir girişimcinin Cumhuriyetin zor günlerinde imkansızı başarması gözardı edilmemelidir.
Tarihe tanıklık eden bu değeli insanlara, Şeker Fabrikalarının yaşatılması için elimizden gelen mücadeleyi yapacağımıza söz vererek ayrılıyoruz.
Gözleri yaşlı ama umutlu bir şekilde bizi yolcu ediyorlar …
Sağlıkla kalın,