Veli Der ve Öğrenci Veli Derneği Fethiye temsilciliği tarafından Özer Olgun Kültür Merkezi önünde açıklama yapıldı. Yapılan açıklamada; yeni eğitim ve öğretim döneminde Mili Eğitim Bakanlığı tarafından öğrencilere kahvaltı, su ve öğle yemeği verilmesi talep edildi. Açıklamada; eğitim ve öğretim sistemindeki sorunlara bir kez daha dikkat çekilerek; ortak mücadele için çağrı da bulunuldu.
“YAŞADIĞIMIZ DERİN BİR YOKSULLUK DEĞİL ARTIK DERİN BİR ÇIKMAZ”
Veli-Der Fethiye temsilciliği adına basın açıklamasını yapan Nuray Pekdaş konuşmasında “Her yeni günümüz bir önceki günü aratır oldu. Derinleşen yoksulluktan daha fazlasını yaşıyoruz artık. Açıkçası derin bir çıkmazdayız. Ülkemiz Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşamakta deniyor. Temel tüketim maddelerinden kiralara, soframızdaki ekmeğimizden tüm ihtiyaçlara inanılmaz zam kasırgası sürüyor. Dört kişilik bir ailenin gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı Ağustos 2023 için 37 974 TL. Dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için aylık yapması gereken harcama yani açlık sınırı tutarı Ağustos 2023 için 11 bin 658 TL. Fakat asgari ücret 11 bin 402 TL. Bu rakamlarla yoksulluğun değil açlığın çıkmazını yaşıyoruz açıkçası.
“EĞİTİM MASRAFLARI KARŞILANAMAZ HALE GELDİ”
Biz velilerin yaşamış olduğu bu durum tabi ki çocuklarımızın eğitim masraflarını karşılayamaz hale getirmekte. Herkes artık şunu çok iyi bilmektedir; eğitim sistemi her geçen yıl daha da fazla paralı hale getirilmekte. Milyonlarca öğrenci velisi çocuklarını okutabilmek için çok yüksek rakamlarla harcama yapmak zorunda bırakılmaktadır. Ödemiş olduğumuz vergileri, bizlerin ihtiyaçları için harcamaktan kaçınanlar, herkesin eşit ve parasız olarak yararlanması gereken eğitim hakkını para ile satmaya çalışanlar bu durumun öncelikli sorumlusudur. Bugün okula başlayan bir çocuğun eğitim masraflarını en basit şekilde hesaplarsak; kıyafet, kırtasiye olarak ele aldığımızda beş-altı bin liraya kadar yükselmektedir. Servis ücretleri ise; devlet okullarında yüzde 70, özel okullarda ise yüzde 200’lere varan zamla velinin ödeyemeyeceği miktara yükselmiştir. Beslenme, su, fotokopi, belirli gün ve hafta kutlamaları vb. harcamalar bu harcamaların dışında. En temel hak olan eğitim hakkı, artık biz veliler için lüks haline geldi. Bu, eğitim hakkının fiilen engellenmesidir. Eğitim masrafların artmasının yanı sıra, çocuklarımızın okula kaydını yaptırırken bağış adı altında fahiş ücretler talep edilerek bizlere yaşatabilecekleri en sıkıntılı anları reva görüyorlar. Yoksulluğun görece yüksek olduğu semtlerde okula kayıt için istenen bağış miktarı 5-10 bin lira arası olurken, görece daha varsıl kesimlerde 100-120 bin liralara kadar bu ücretlerin çıktığını duymaktayız.
“VELİLERDEN BAĞIŞ TOPLAMA UYGULAMASINA SON VERİLMELİDİR”
Biz veliler şunu da çok iyi bilmekteyiz; okullara yeteri kadar verilmeyen eğitim ödeneği yüzünden biz velilerden zorunlu olarak bağış toplanarak kaynak oluşturulmaktadır. Okullara yeterli ödenek göndermeyen MEB, tavşana kaç tazıya tut misali, bir taraftan okul yönetimlerine “kendi kaynağınızı kendiniz bulun, kendi yağınızla kavrulun” derken diğer taraftan velilere “bağış yapmak zorunda değilsiniz” diyerek okul idareleriyle velileri karşı karşıya getirmektedir. Eğitime ayrılan bütçenin büyük bir bölümünün personel giderleri olarak harcandığını da biliyoruz. Bu yüzden mutlak surette okulların eğitim ödenekleri artırılarak velilerden bağış toplama uygulamasına son verilmelidir. Ayrıca çocuklarımızın okulda olduğu süre içerisinde beslenme ve sağlıklı suya erişim sorunları ile karşı karşıya kaldıkları da aşikardır. Kantinden beslenme ücretleri geçen yılın en az iki katı olacağını varsayarsak bir öğrencinin günlük harcanması 90-100 liralara çıkması çok olasıdır. Biz velilerin yüzde 50’sinden fazlası asgari ücretle çalıştığı koşullarda bu masrafların karşılanması mümkün değildir. Velilerin yaşadığı işsizlik, yoksulluk, sosyal yardımlara muhtaç olma hali özellikle tam zamanlı okullarımızda eğitim gören çocuklarımızda çok daha ciddi sorunlara yol açmaktadır.
“KARAR ALINMASINA KARŞIN, BİR TÜRLÜ HAYATA GEÇİRİLEMEDİ”
Karnı doymadan okula gelen milyonlarca çocuğumuzun derslerde baş dönmesi, baş ağrısı sorunu yaşadığını da biliyoruz. İlk kez Milli Eğitim Şûrasında ‘öğrencilere ücretsiz yemek verilsin, temiz içme suyu sağlansın’ şeklinde karar alınmasına karşın, bir türlü hayata geçirilemedi. Gelişim çağındaki bu çocuklarımızın süt içmesi, yumurta, sebze, meyve, protein tüketmesi lazım. Beslenme yetersizliği nedeniyle sağlık sorunu yaşayan çocuklarımızın sayısı her geçen gün artarken okullarda bir an önce yemekhaneler açılarak okul yemeği programı başlatılmalıdır. Diğer yandan Açlık ve yoksulluk sınırı altında maaş alan velilere mutlaka okullar başlamadan önce eğitim ödeneği verilerek birazda olsun nefes almaları sağlanmalıdır. Ayrıca bu konuda 11 Eylül’de okulların açılması ile her türlü mücadeleyi tüm velilerle, sivil toplum kuruluşlarıyla ve tüm sosyal paydaşlarınızla birlikte yapacağımızı buradan belirtmek isterim.
“TARİKAT EVLERİNİN SAYISINI TAHMİN BİLE EDEMİYORUZ”
Çocuklarımızın okullarda yaşadığı bu sürecin bir benzeri üniversitelerde de yaşanmaktadır. Açıkçası çocuklarımızın üniversiteyi kazanmalarına sevinemiyoruz. Geçen yıl 105 772 üniversite öğrencisi üniversiteye kayıt hakkı kazanmasına rağmen ekonomik imkânsızlık nedeni ile kayıt yaptırmadı. Bu yıl bu sayının katlanarak artacağını düşünüyoruz. Yurt sayıları son derece yetersiz, var olanlar da niteliksiz. Yurt sayılarını artırmak yerine, yurtlardaki ranza sayılarını artırarak soruna çözüm aramak sorunu çözmeyecektir. Yurtta kalamayan çocuklarımız özellikle büyük şehirde bir üniversite kazanmışsa vereceği kiralarda geçen yılın iki katına yani 30-35 bin liralara çıkan ücretler talep edilmektedir. Bu kiralara beslenme ve diğer giderlerini de eklediğinizde nelerle karşılaşacağını tahmin bile edemezsiniz. MEB istatistiklerine göre, 2021’de 4 bin 406 özel yurt var, bunlardan 3 bin 331’i vakıf ve derneklere ait. Yaptığımız araştırmada da özel yurtların üçte birinin tarikat ve cemaatlere ait olduğunu saptamıştık. Mahalle aralarındaki tarikat evlerinin sayısını tahmin bile edemiyoruz. Devlet yurtlarının kapasitesi ise 2021’de 695 bin. Örgün öğretim gören üniversite öğrenci sayısı 2021-2022’de, 3 milyon 400 bin civarında iken geriye kalan 3 milyona yakın öğrenci nerede kalacak? Ekonomik durumu biraz iyi olan ailelerin çocukları birleşerek ev kiralayacaklar. Geri kalan büyük bir çoğunluk ise muhtemelen tarikat ve cemaat yurtlarına yönlendirilecekler. Tarikat ve cemaatlerin yurtlarına yönlendirme politikalarınızı çok iyi biliyoruz. Gençlerin tüm bu yaşadıkları sorunları bilen, özellikle çok cüzi ücret alan veya hiç ücret almayan ve her türlü ihtiyaçlarını karşılayan tarikat ve cemaatler, Anadolu’dan gelen yoksul halkın çocuklarına tüm olanakları seferber ederek, kendi yurtlarına almaktalar. Tarikat yurtlarında ve evlerinde kalan bu çocuklar denetim yapılmadığı ve denetimi yapacak olanlar da tarikat üyesi olduğu için her türlü istimara açıklar. Sonrası malum. Herkesin bildiği gibi yurt sorumlularının dini baskısı altında yaşanan psikolojik sorunlar, atlatılamayan ağır bunalımlar sonucu intihar eden gençler, taciz ve cinsel istismar olayları.
“SATRANÇ, GÖRSEL SANATLAR, ZEKA OYUNLARI DERSLERİ NEDEN KALDIRILIR?”
MEB Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik ile AKP döneminde özel okullara sağlanan ayrıcalıklara bir yenisi daha eklendi. Değişiklik ile özel öğretim kurslarının dershane gibi çalışmasının önü açılırken belediyeler üzerinden kamu kaynaklarının kurs adı altında özel okullara aktarılmasının da önü açılmıştır. Son yapılan düzenleme ile destekleme ve yetiştirme kurslarının 8.11.12. sınıflarla sınırlı tutulması yaşanılan eşitsizliği daha da derinleştireceği çok açıktır. Anayasa’nın 42.maddesine göre parasız olan zorunlu eğitimi sağlaması gereken devlet, bırakın bunları karşılamayı, kademe kademe eğitimden çekilmiştir. 2002’de özel okulların devlet okullarına oranı yüzde 2 iken, bugün bu oran yüzde 20’lerin üzerine çıkmıştır. Kamusal eğitim güçlendirilmesi gerekirken paran kadar eğitim anlayışına geçilmiştir. Yine Siyası iktidar 4-6 yaş çocuklara dini eğitim verilmesi için Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı yüzlerce anaokulu açarak, ÇEDES adı altında bir projeyi uygulamaya sokarak, seçmeli derslerde yaptığı son değişikliklerle 13 yaşından küçük çocuklara dini eğitim verilmesinin bilimsel ve pedagojik olmadığı bilinmesine rağmen “Dinine ve kinine sahip çıkan nesiller yetiştireceğiz” söylemleriyle siyasal İslam ideolojisi iktidarını kalıcılaştırma çalışmalarına hızla devam etmektedir. Ayrıca seçmeli derslerde yapılan değişikliklerle hafta da 16 saate kadar çıkarılmış, adeta tüm okullar İmam hatip programına dönüştürülerek çocuklarımızın gelişimi açısından önemli olan dersler seçmeli olmaktan çıkarılmıştır. Ortaokullardaki seçmeli Satranç, Görsel Sanatlar, Zeka Oyunları dersleri neden kaldırılır? Bunun gerekçesi nedir? Liselerdeki seçmeli Müzik, Görsel Sanatlar, Drama gibi derslerin kaldırılmasının anlamı var mı? Ne yapmak istiyorsunuz? Çocuklarımız sanattan, spordan, müzikten tamamen uzaklaşsın mı istiyorsunuz?
“16 EYLÜL’DE ORTAK MÜCADELEYE DAVET EDİYORUZ”
Öğrenci Veli Derneği olarak devlet organlarına ve yerel yönetimlere acil çağrımızdır; ÇEDES ve benzeri uygulamalardan derhal vazgeçin, yapılan tüm protokolleri iptal edin. Önceliğiniz çocuklarımız olmalıdır. Kamu kaynakları çocuklarımızın sağlık, beslenme, barınma, ulaşım gibi temel ihtiyaçlarına aktarılarak ücretsiz bir şekilde karşılanmalıdır. Eğitim sistemini ve toplumu kendi dünya görüşleri ve ihtiyaçları doğrultusunda dönüştürmek isteyenlere karşı bizler çocuklarımız için; eşit, kamusal, laik ve bilimsel bir eğitim verilmesini savunuyoruz. Laiklik yoksa demokrasi, adalet, özgürlük, insan hakları da yok! ÇEDES ve benzeri uygulamalara karşı, eğitimde yaşanan tüm bu sorunlara karşı 16 Eylül Cumartesi günü “Laik Eğitim, Laik Yaşam” şiarıyla yapılacak mitinge; öğrencilerimizi, velilerimizi ve tüm kamuoyunu birlikte tavır almaya ve ortak mücadeleye davet ediyoruz” dedi.