HAKAN BİROL SORUYOR
KIYMETLİ YAZARLARIMIZ CEVAPLIYOR
Merhaba değerli okuyucularımız. Her hafta bir yazarla röportaj köşemizde bu hafta “Sihirli Değnek Senin Elinde” kitabıyla tanıdığımız “Gözde Engin Çiray” var.
Merhabalar Gözde Hanım, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bize kendiniz ve ilgi alanlarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Merhaba Hakan Bey, rica ederim. Ben teşekkür ederim sayfanızda bana yer verdiğiniz için.
Ben anne ve bebeklere danışmanlık veren bir Anne-Bebek Koçuyum. Hayata geliş sebebimi küçük yaşlardan beri bebeklere olan ilgimle, üniversite eğitimimi Hemşirelik bölümünde gerçekleştirerek ve yıllar içinde anne ve bebeklere profesyonel destek vererek toplum için değer yaratmakta buldum. Okumayı ve araştırmayı çok seven, her kültürde insanla tanışarak farklılıklarla gelişmeye aşık, öğrenmeye hep aç biriyim.
2013 yılında Üniversite’de Hemşirelik Bölümü’nden mezun olduktan sonra, çeşitli hastanelerde ‘Yenidoğan’ bölümlerinde ‘Bebek Hemşiresi’ olarak görev aldım. Hastanede çalıştığım yıllarda annelerin doğum sonrası yalnız kalmaktan korkmaları, kaygılı bir dönem yaşamları ve eve gitmek istememeleri bende hamilelik, doğum ve bebekli hayatın ilk günlerinde onlara daha fazla nasıl destek olabilirim düşüncesini uyandırmıştı. Üniversitede hemşirelik okuduğum sırada, bir sivil toplum kuruluşunda çalışma hayalim beni Young Guru Academy ile tanıştırmıştı. O çatı altında katıldığım sosyal sorumluluk projeleri, Türkiye ve Dünya’nın en önemli liderlerinden aldığım eğitimler ve mentörlükler sayesinde öğrendiğim ‘Girişimcilik ve Koçluk’’ yetkinliklerimi, önce çalıştığım hastanede öğrendiğim teknik bilgi ve deneyimle harmanlamama ve ardından hastaneden ayrılarak, 2016 yılında ‘’Bebeğimin Yol Arkadaşı’’ nı kurarak Anne-Bebek Koçluğu yapmamı sağladı. Anne, baba ve tüm aile bireylerine doğum öncesi ve sonrası bebekleri 1 yaşına gelene kadar hamile yogası, bebek alışverişi, bebek bakımı, emzirme, oyun ve aktivite, uyku düzeni ve ek besin süreci gibi pek çok konuda eğitim veriyor ve annelere bireysel koçluk yapıyorum. Aynı zamanda toplu ve kurumsal eğitimler veriyorum.
İşim hayattaki tüm hayallerimin gerçek olmasını sağladı. Kendisi de başlı başına bir hayaldi. Beni ben yapan en önemli özelliğim belki de bu yüzden hayal kurmak ve hayallerinin peşinden gitmekti. Hem kendi gelişimim hem de işimin gelişimi için pek çok eğitim aldım ve pek çok ülkeyi ziyaret ettim. Sonunda işimin ikinci ayağını 2020 yılı sonunda Londra’da kurdum ve sonra da diğer hayalim olan kitabımı 2021 Ocak ayında çıkardım.
“Sihirli Değnek Senin Elinde” kitabınızdan bahsedecek olursak eserinizde okuyucularımızı neler bekliyor?
Kitabımda doğum öncesi ve sonrasında bebekli yeni hayatın ailelere yaşattığı hem psikolojik hem çevresel hem de fiziksel olarak değişimlerden ve bunlara karşı nasıl çözümler bulanacağını anlatıyorum. Özellikle tanıştığım her aile “Sizde sanki sihirli bir değnek var ve bebeğimiz sizi görünce, siz ona dokununca hemen sakinleşiyor” dedikleri için, bende onlara bu kitapla “Sihir sizin mis kokunuzda, şifalı sütünüzde, kalbinizdeki kocaman sevgide” demek istedim. Özellikle annelik yolculuğunda hayatlarını kolaylaştıracak sihirli dokunuşları onlara anlattım..Tüm bebek bakımı ve emzirmeyi okuyacakları, aynı zamanda psikolojik olarak yaşadıkları zorluklarda “Yalnız değilmişim” gerçeğini görecekleri bir kitap okuyucuları bekliyor.
Bebeklik dönemlerinde çekilen zorluklardan dolayı aileler bebeklerin hemen büyümesini isterler. Aslında bunlar en tatlı zorluklardır. Çocuk büyüdükçe dertler de büyür. Bebeklik dönemindeki zorlukları aşmada aileleri motive etmesi gereken şey veya şeyler nedir?
Öncelikle bebeklerinin de bir birey olduğunu, ailelerin sadece onların yolculuğuna yoldaş olduğunu unutmamaları gerekiyor. Dünyaya yeni gelen bebeklerin pek çok şeyden korktuğu ve bu korkularını sadece anne baba kucağında, anne memesinde sakinleştirmelerinin normal olduğunu, dış seslere kulak vermeden bebeklerini bolca kucaklarında uyutarak sonsuz güveni onlara vermelerini ve böylelikle güvenli bir alanda büyüyen bebeğin kendine ve çevresine güveneceğini, tüm zor günlerin böyle çok daha kolay geçeceğini söylemek isterim.
Bebekleri gün be gün büyüyecek ve yaşanan zorluklar, acemilikleri geçtikçe yerini huzura bırakacak. Önemli olan tek şey bebeklerini anlamaları ve bebeklerini olduğu gibi kabul etmeleri. Bebek bir iş ya da bir kitap değildir. O da bir insan ve bir günü bir gününü tutmayacaktır. Kural koymak, düzen oluşturmak bebeğin korkmasına sebep olur. Bebekleriyle uyum içinde olmak isteyen ailelere tek önerim, onları olduğu gibi kabul etmeleri ve alan tanımaları. Dış seslere kulak vermeyip sadece “Ben ve bebeğim ne istiyor, gerçekten neye ihtiyacımız var?” sorusuna odaklanmaları.
Çocuk yetiştirmek bütünsel anlamda onların bütün ihtiyaçlarını karşılayarak olmalıdır. Peki, onların ruhunu beslemek noktasında neler yapabiliriz?
Özellikle anneler bebekleri doğduğu andan itibaren onların karnını doyurmayı bir sorumluluk olarak üzerlerine alıyorlar ancak bebeğin emme isteği sadece karnını doyurmak için değildir. Emmek bebek için güvenli alan, tanıdık koku, aktivite ve karnını doyurmaktır. Anne ve babalar karnını doyurmak ve kilo aldırmak, hasta olmaması için uğraşmak gibi fiziksel konulara odaklanırken ruhunu doyurma kısmını atlayabiliyorlar. Bebekler büyüdüklerinde karınlarının anne sütü ya da mama ile doyup doymadığına, hangi marka kıyafet giydirip giydirmediğinize, hangi oyuncağı alıp almadığınızı hatırlamayacak. Hatırladıkları tek şey gülen ve birbirini seven anne baba, oynadıkları güzel oyunlar, iletişebilen bir aile olacaktır. Burada yaşanacak olumsuz deneyimler ruhunu doyurmayı engeller ve bu hayatı boyunca yeri doldurulamayacak eksikliklere sebep olabilir. Bu yüzden bebeğinize gülen gözlerle, sevgi sözleri ve sıcak dokunuşlarla yaklaştıktan sonra ne ile beslediğinizden çok nasıl beslediğiniz kıymetli olacaktır.
Yazmak başlı başına cesaret isteyen bir iştir. Yazmak isteyen ama nasıl yazmaya başlaması gerektiğini bilmeyenler için önerileriniz var mı?
Yazmak benim için daha çok insana sesimi duyurma çabasıydı. Daha çok anne ve babaya nasıl destek olurum düşüncesi beni bildiğim her şeyi yazmaya götürdü. En anlaşılır, kendimizi belki de pek çok konuda en iyi ifade ettiğimiz şeydir yazmak bu yüzden.
Önce hayallerinizi yazmaya başlayın derim, hayal kurmak bir yazarın olmazsa olmazıdır. Sonra hayalinize ortak edeceğiniz insanları düşünün. Bu duygu sizi daha çok yazmaya itecektir. Yazmak benim için hayatta en iyi bildiğim şeyi anlatmaktı. Bu yüzden öncelikle hayattaki tutkunuzu bulun ve sonra onu tüm açık gönüllülükle paylaşın.
En çok hangi tür kitapları okuyorsunuz ve hangi yazarları takip ediyorsunuz?
Psikoloji ve Roman türü kitapları okumaya çok severim. Her şeyi okumaya ve öğrenmeye çalışırım ama insan psikolojisi, anne-bebek konularını ve sağlık içeren kitaplar ve romanlar ilgimi çeker. Roman konusunda Türk yazar olarak Ayşe Kulin’in, yabancı yazar olarak Paulo Ceollo’nun kitaplarını okumayı çok severim.Psikoloji türünde ise Türk yazar olarak Doğan Cüceloğlu’nun, yabancı yazar olarak Irvin D. Yalom’un kitaplarını okumayı çok severim.
Ülkemizdeki okuma oranları hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Gözlemleriniz doğrultusunda genç nesle bakış açınızı özetleyebilir misiniz?
Kitap okumak deyince gözümün önüne gelen ilk kare annemin sabahlara kadar kitap okuduğu anlardır. Genç neslin kitap okuması için öncelikle kitap okuyan bir anne ya da baba ile çocukluk geçirmiş olmasını bu yüzden kıymetli buluyorum. İkinci olaraksa sosyal medya, dijital ortam, telefon ve videolar artık gençlerin çok zamanını alıyor. Kitap okuyan nesil bu yüzden az gibi görünebilir ancak çok büyük bir kesimde kitap okumayı hayatında amaç haline getirmiş. Genç nesli yetiştiren ebeveynlere bu yüzden benim sözlerim. Çocuklar ilk olarak anne ve babalarını örnek alırlar. Okuyan bir geç nesil için okuyan bir aile olması şart.
Değerli Gözde Hanım, bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. En kısa zamanda yeni eserlerinizi de okuyabilmek dileğiyle…