Çin’in Wuhan kentinde Aralık 2019 da ilk hastaların görülmeye başlandığı tarihten itibaren yaklaşık tüm dünyada 185 milyon hasta ve 4 milyon ölüm, ülkemizde ise 5.5 milyon hasta ve 50 bin ölüme neden olan Covid-19 pandemisi halen kontrol altına alınabilmiş değildir. Ülkeler değişik düzeyde önlemler alarak hastalık yayılımını azaltmaya çalışmaktalar ancak mevsimsel grip gibi korona hastalığı da belli aralıklarla yeni salgınlara neden olarak sadece toplum sağlığını değil, ekonomi, kültür ve sosyal hayatımızı etkilemeye devam etmektedir . Koronadan ölümler zatüre , solunum ve organ yetmezliği sonucunda olsa da hastalıktan iyileşen kişilerdeki uzun dönemde ne gibi sağlık sorunlarının devam edeceği henüz tam olarak bilinmemektedir . Dolayısıyla hastalık hem ölümcül olması ve hem de uzun vadeli olumsuz kronik sağlık sorunları nedeniyle toplumlar ve ülkeler üzerinde endişe verici olmaya devam etmektedir . Halen yaygın olarak kullanılabilen etkin bir tedavi yönteminin olmaması da hastalık konusundaki umut ve tedavi beklentilerini köreltmektedir. İnsanlık tarihinde benzer salgın dönemlerinde milyonlarca insan hayatını kaybetmiş , çoğunlukla hastalığa neden olan ajanların hastalık yayılım kapasitesinin azalması yada insanlarda doğal direnç gelişmesi sonucu salgınlar atlatılabilmiştir , hatta insanlık tarihinde savaşlardan ve doğal afetlerden çok , salgınlardan insanlar hayatını kaybetmiştir. Modern insanlık, gelişen tıp teknolojisi ile birlikte AŞILARI keşfederek çiçek hastalığı dahil bir çok salgın hastalığı kontrol altına alabilmiş yada yok edebilmiştir. Her ne kadar tedavi edici antibiyotik yada antiviraller gibi ilaç teknolojileri gelişse de mikroplar da kendilerini geliştirerek bu tür ilaçlara direnç geliştirmekte gecikmemektedirler. Bu tür tedaviler bireyleri hasta olunca tek tek tedavi etse de pandemi dönemlerinde asıl AŞILAR toplumu hastalıktan koruma ve salgının yayılmasını engellemede etkili olmaktadırlar. COVID pandemisini kontrol altına alabilmenin tek yolu hastalığın bulaşmasını azaltmaktır. Virus insanlar arasında yayıldıkça değişime uğramakta ve daha bulaşıcı, daha ağır hastalık yapan ve aşıların etkisine daha dayanıklı varyant MUTANTLAR ortaya çıkmaktadır. Aşı, kişileri korumak ve pandemiyi durdurmanın yanı sıra varyant mutant gelişmesini engellemek için de en etkili yöntemdir. Bulaşıcı hastalıklarda, bir toplumda hastalığa karşı bağışıklık kazanmış bireylerin sayısı belirli bir oranın üzerinde olursa o hastalığın toplumda yayılması belirgin şekilde azalır. Pandeminin başından itibaren sıklıkla kullanılan “sürü bağışıklığı” ifadesi, toplum bağışıklığını ifade etmektedir. Her bulaşıcı hastalık için hastalığın yayılımını durdurabilmek amacıyla gereken toplum bağışıklığı oranı değişmektedir. Hastalık etkeninin bulaşma hızına ve aşıların etkinlik oranlarına göre değişmekle birlikte salgının kontrol altına alınabilmesi için Türkiye’de yaklaşık 60-70 milyon kişinin aşı olması gerekmektedir. Daha bulaşıcı varyantlar ortaya çıkarsa bu sayı artacaktır. Kısaca özetlemek gerekirse, salgının yayılımını durdurmak için ulaşılması gereken toplum bağışıklığı oranına sadece aşılanma yoluyla güvenli bir şekilde ulaşılabilir.
Ülkemizde de aşılama ve aşı geliştirme çalışmaları hızla devam etmektedir . COVID hastalığı için değişik türde aşılar geliştirilmiştir. Bu aşıların ikisi bilinen yöntemlerle geliştirilirken mRNA aşıları ise yeni bir teknoloji ile geliştirilmiştir.
İNAKTİVE VİRUS AŞILARI; hastalığa neden olmayan ancak bağışıklık yanıtı oluşturan etkisizleştirilmiş virus içeren aşılardır. Ülkemizde de uygulanmakta olan Sinovac’ın CoronaVac aşısı her yıl uygulanan grip (influenza) aşıları gibi inaktif aşıdır.
VİRAL VEKTÖR AŞILARI; SARS-CoV-2 virusunun RNA parçacıklarını taşıyan hastalık yapıcı etkisi olmayan virusların kullanıldığı aşılardır. Oxford-AstraZeneca aşısı, Sputnik V aşısı bu türden aşılardır.
m-RNA AŞILARI; protein üretmek için genetik olarak tasarlanmış RNA parçacıklarını kullanan yeni teknoloji ürünü aşılarıdır. Ülkemizde uygulanmakta olan BioNTech aşısı bu türden bir aşıdır .
COVID-19 AŞILARI GÜVENLİ Mİ? Her ne kadar aşılar hızlıca geliştirilmiş ve kullanılmaya başlanmış olsa da aşıların güvensiz olduğu anlamına gelmez. Salgın sürecinde ülkeler ve kuruluşlar aşı geliştirme faaliyetlerine bilimsel, teknolojik ve finansal olarak destek sağlayarak aşıların bir an önce geliştirilmelerini sağlamıştır. Henüz salgının başında virusun genetik haritası çıkartılmış ve mRNA aşıları üzerinde bir çok bilim insanı 30 yıldan uzun bir süredir çalışmakta olduğu için hızla üretilebilmişlerdir. Ayrıca aşı sonrası ciddi yan etkiler genellikle ilk iki ay içerisinde ortaya çıktığı için acil kullanım onayı veren kuruluşlar bu süreçte ciddi ve yaygın yan etki görülmemesini yeterli kabul etmişlerdir. Bugüne kadar farklı aşılardan dünyada toplam 2,5 milyar doz civarı aşı uygulanmış ve sonuçların gözlenme şansı olmuştur, olası yan etkilerin kabul edilebilir sınırlarda olduğu gözlenerek pandemi ile savaşta en etkili yol olan kitle aşılamalarına izin verilmiştir. Hem Sinovac® hem de BioNTech® dünya genelinde uygulanmaya devam etmektedir. Hatta bazı ülkelerde salgının etkin kontrolunü sağlayabilmek için 12 yaş üstü çocukların da aşılanmaları önerilmektedir .
Pandemiden kurtulabilmemizin en etkin yolu toplum olarak hızlıca aşılanmak olarak görünmektedir .
HAYDİ AŞIYA…
Dr Selami Önder
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı