YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR
KIYMETLİ YAZARLARIMIZ CEVAPLIYOR
www.hakanbirol.com
Merhaba değerli okuyucularımız. Her hafta bir yazarla röportaj köşemizde bu hafta “Pardon! Çıkış Neredeydi Acaba?” kitabıyla tanıdığımız “Funda YILDIRIM” var.
Merhabalar Funda Hanım, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bize kendiniz ve ilgi alanlarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Merhaba. Rica ederim ve ben de size davetiniz için teşekkür ederim. Elbette. Ben Funda, Funda Yıldırım. Ankara’da yaşıyorum. Aile ve Çocuk Gelişimi Danışmanı olarak, yaklaşık 17-18 senedir çocuklar ve ebeveynlerle çalışıyorum. Şimdilerde ise çiçeği burnunda bir yazarım. Oldum olası yazmaktan müthiş keyif alırım. Okumak, ‘neden’ler ve ‘nasıl’lar üzerine düşünmek, anlatmak; yaşamın manası, felsefesini araştırmak, buradaki yolculuğumun önemli bir parçasıdır, diyebilirim.
“Pardon! Çıkış Neredeydi Acaba?” kitabınızdan bahsedecek olursak eserinizde okuyucularımızı neler bekliyor?
Beni mesleki anlamda tanıyan insanlar kitabın, çocuk gelişimiyle ilgili olduğunu düşünüyorlardı. Daha sonra bir okurum ‘bu bir hayat kitabı’ dedi. Bu tanım beni hem mutlu etti hem de ben de farkındalık oluşturdu. Çünkü kitap, çocuk gelişiminde aileye, inançtan insan ilişkilerine kadar birçok konuyu içeriyordu. Ve aynı zamanda bu kitap, bir baba ile kızının öyküsünü de anlatıyordu. Yani okuyucular kitapta kendilerinden çok şey ve yaşamlarındaki birçok soruya da cevap bulacaklar, diyebilirim.
“Doğduğun günden bu yana sana tonla şey öğretildi. Bu koca evrende ismin dâhil, bir dolu etiketler yapıştırıldı. Bazıları seni çıkışa doğru yaklaştırırken, bazıları ise labirentin çıkıştan uzak, en ücra sokaklarına sürükledi seni…” Bu kitapla kendimizi mi keşfedeceğiz?
Her birimiz bu dünyadan geçiyoruz. Ve geçip yolun sonuna geldiğimizde, kendimizden hariç her şeyi tanıdığımızı fakat kendimizi bilmediğimizi fark ederiz. Oysa ki ilk önce kendimizi tanımakla başlamalıyız. Böyle olunca yaşam daha kolay anlaşılır olabiliyor. Sorunuza gelince; eğer kendinizi keşfetmek istiyorsanız, evet.
Bir aile ve çocuk kitabı yazmanın zorlukları nelerdir? Sizi en çok zorlayan ne oldu?
Ben sosyal medyada yazılarımı paylaştığımda da bu yazıyı her kesimden insanın okuyacağını düşünerek, cümlelerimi azami dikkatle seçmeye özen gösteririm. Çünkü her zaman savunduğum bir şey vardır: Her birey ve her ailenin dinamiği farklıdır. Özellikle çocuk gelişimi konusundaki genellemeler, ebeveynleri hüsrana uğratabilir. Bu sebeple de bu şekilde genele sunulan katkılarda, ucu açık açıklamalar ve kişinin kendine has özellikleri olduğunu vurgulamak önemlidir. Hele de babaların ‘yedek ebeveyn’ olarak görüldüğü toplumlarda, babanın varlığını anlatmak pek kolay değildir. Zorlandım değil ama zoru başardım sanırım
En çok hangi tür kitapları okuyorsunuz ve hangi yazarları takip ediyorsunuz?
Varoluş, insan, beyin, dünyadaki inanç sistemi gibi konulardan inanılmaz haz alıyorum. Sevgili Sinan Canan hocamın anlatıları ve kitapları bu konuda çok katkı sağladı bana. Kıymetli Doğan Cüceloğlu, Ahmet Ümit, Alfie Kohn ve daha birçok değerli yazarı takip ediyorum.
Yazmak başlı başına cesaret isteyen bir iştir. Yazmak isteyen ama nasıl yazmaya başlaması gerektiğini bilmeyenler için önerileriniz var mı?
Bundan yaklaşık 3 yıl önce çocuk gelişimi ile ilgili teknik bir kitap yazmaya başlamıştım. Başladım, kendimi zorladım, durdum, başladım, beynimi ittirdim ama yok, olmadı. Olmadı ve bıraktım. Çünkü o, ben değildim. Bir çocuk gelişimci olduğum için, öyle bir kitap yazmam gerektiğini düşünmüştüm sanırım ama ruhum böyle düşünmemişti. Sonra gün geldi, tam uykuya hazırlanırken kulağımda ‘Pardon! Çıkış Neredeydi Acaba?’ diye bir cümle çınladı. Sonra uyudum. Sabah uyandığımda kendimi bilgisayarımın başında yazarken buldum. Ama ne yazma! Akıp gidiyordu kendiliğinden sanki… Her şeyin bir mevsimi olduğuna inanıyorum. Bu kitabın da mevsimi bu zamanmış. Yani ruhuma neyin uyduğunu bulduğum zamanmış. Ezcümle, ilk önce ‘herkes böyle yazıyor’ ya da ‘ bu tür konular daha çok prim yapıyor’ söylemini bir kenara bırakın ve sadece kendinize uyanı yazın.
Ülkemizdeki okuma oranları hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Gözlemleriniz doğrultusunda genç nesle bakış açınızı özetleyebilir misiniz?
Ne yazık ki okumadan çok duymayı, duyarak ezberlemeyi tercih ediyoruz. Sıklıkla aktarılan şey ‘ezber bilgi’ oluyor yani. Hele de dijital yaşamın hızla ilerliyor olması, bu ezberciliği daha da artırıyor. Genç nesil öğrenmede, okumadan ziyade dinleme ve izlemeyi tercih ediyor. Bu durum olumsuz görünüyor fakat diğer yandan ’sorgulayıcı’ özellikleri bana umut veriyor.
Değerli Funda Hanım, bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. En kısa zamanda yeni eserlerinizi de okuyabilmek dileğiyle…
Benim için çok keyifli bir paylaşım oldu. Okuyan herkese katkısının bol olmasını diliyor ve iyi ki varsınız diyorum.