YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR
KIYMETLİ YAZARLARIMIZ CEVAPLIYOR
www.hakanbirol.com
Merhaba değerli okuyucularımız. Her hafta bir yazarla röportaj köşemizde bu hafta “Bir İstanbul Efsanesi” kitabıyla tanıdığımız “Ayşegül YALVAÇ” var.
Merhabalar Ayşegül Hanım, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bize kendiniz ve ilgi alanlarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Merhaba Hakan. Aslında, eko kurguya dikkat kesildiğiniz için bizzat ben teşekkür ederim. Kendimden bahsederim ama her insan uzun bir hikâye. O sebeple sadece bir Çevre Mühendisiyim diyelim. İlgi alanlarım arasında kimi mühendislik alanları, bilim, seyahat teknoloji, mizah ve edebiyat gibi konular var.
“Bir İstanbul Efsanesi” kitabınızdan bahsedecek olursak eserinizde okuyucularımızı neler bekliyor?
Olay örgüsü Marmara Denizi derinliklerinde süregeliyor ve burası bir ütopya, burada insan yok. Fakat distopyanın kıyısındaki bir ütopya olarak karadaki ve bazen deniz üzerindeki insan faaliyetlerinden payını alıyor. Bu cebelleşme esnasında bir göç gerçekleşiyor. Ütopyaya layık insanlar nesli tükenmekte olan türlerin göçüne yardım ediyorlar ve başları belaya giriyor. En nihayetinde bir şekilde sona varıyoruz. Roman sonu herkes için aynı olmadığından olay örgüsü hakkında da çok detay veremiyorum. Olay örgüsü boyunca kafamızda soru işaretleri oluşacak ve bunların hepsinin yanıtı romanda veriliyor. Fakat sadece bir soru yanıtsız. Aslında bir yanıt var ama bu yanıtı ben vermedim. Bu kısımda hikâye sonu okurun verdiği yanıta bağlıdır. Fakat okur kendisine doğaya nasıl davrandığını sormadan bu hikâyenin sonundaki yanıtsız soruyu cevaplandıramayacaktır. Sonuç olarak hikâyenin okura özel sonu var.
Roman yazmanın en zor kısımlarından biri de olay örgüsünü oluşturabilmektir. Eserinizdeki olaylar yaşanmış bir yere mi dayanıyor yoksa kurgu mu?
Her şey kurgu. Sadece olay örgüsü değil bir takım deniz canlıları da kurgudur. Talihsiz bir şekilde “İstanbul Efsanelerini eko kurgu ile buluşturan” ifadesi kullanıldı. Bu bir yanlışlık oldu. Bunun düzeltmesini yapacağız. Fakat romanda tek bir İstanbul Efsanesi bile yok. Romanın ismi İstanbul efsanesi zira insanlar romanda sözü geçen hayal ürünü canlı türleri olan “Periyan” isimli deniz yaratıklarının bir “şehir efsanesi” olduğuna inanıyorlar. “Periyanlar” benim hayal ürünümdü. Zaten hayal gücü ve kurgusu sebebiyle kitap kendine yer buldu.
Yazmanın sizdeki tarifi nedir? Bize bunu biraz anlatır mısınız?
Özellikle kurgu yazarken bu nasıl başlıyor, nasıl gelişiyor tarif etmek çok zor. Fakat genel anlamda yazmaktan bahsedersek çok klişe bir tanım olsa da duygu ve düşünceleri yazı diline aktarmak diyelim. Aslında ben kendi hikâyemi anlatmamak adına sizlere bir suru hikâye anlatıyorum.
En çok hangi tür kitapları okuyorsunuz ve hangi yazarları takip ediyorsunuz?
Seçici bir okurum. Her şeyi okumak isterim ama her şeyi okumak için kendime müsaade etmiyorum. ” Ne bulsam okurum” diyen biri değilim zira o kadar zamanım ve enerjim yok. Okunacak parçanın hangi türde olduğundan ziyade nasıl bir parça olduğu önemli benim için. Derin olmalı, manidar olmalı, düşündürmeli ve ufku genişletmeli. Bu türden kurguları hikâyeleri, anlatıları ve makaleleri seviyorum. Yüzlerce yazar takip ediyorum. Son zamanlarda edebi estetik yönünden yazımı geliştirmek adına kelimebaz yazarları okuyorum ve gözlemliyorum.
Yazmak başlı başına cesaret isteyen bir iştir. Yazmak isteyen ama nasıl yazmaya başlaması gerektiğini bilmeyenler için önerileriniz var mı?
Ben henüz kendime tavsiyeler alıyorum ama birkaç şey paylaşayım. Çok okuyun. Okudukça kaleminiz güçlenir. Sabırlı olun, denemeler yapın. İyi niyetli olun, göğsünüzde huzur olsun o zaman daha rahat yazarsınız. Tavsiyeler alın, ne kadar pişseniz bile iyi niyetli tavsiyelerden öğrenmeye daima açık olun. Yapıcı ve yıkıcı eleştiri ayrımını yapmayı çabuk öğrenin yapıcı eleştirileri kaçırmayın. Kendilerinizi başkalarıyla kıyaslayarak zamanı boşa harcamayın. Kendinizi, bir önceki eserinizle kıyaslayın. Su gibi davranın o zaman akmak için daima bir yol bulursunuz.
Ülkemizdeki okuma oranları hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Gözlemleriniz doğrultusunda genç nesle bakış açınızı özetleyebilir misiniz?
İstatistiklere bakarsak Türkiye’de okuma oranı her geçen gün yükseliyor.
Yeni nesile gelince, ben hep iyi şeyler söyleyeceğim. Mevcut koşulları bizler yarattık ve onlara sunduğumuz yaşam şartları işte bu mevcut şartlar. Bugünün toplumsal bir psikolojik ve sosyolojik boyutu var. Türkiye toplumu sağlıklı mı? Toplumun genel durumu sonraki kuşaklar üzerinde travma etkisi yaratacak faktörleri barındırıyor mu? Herkes kendini yargılamalı, bence.
Değerli Ayşegül Hanım, bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. En kısa zamanda yeni eserlerinizi de okuyabilmek dileğiyle…
Ben de size çok teşekkür ediyorum. Sonsuz sevgiler ve en içten saygılarla.