YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR
KIYMETLİ YAZARLARIMIZ CEVAPLIYOR
www.hakanbirol.com
Merhaba değerli okuyucularımız. Her hafta bir yazarla röportaj köşemizde bu hafta “Beria” kitabıyla tanıdığımız “Songül ÖNDER” var.
Merhabalar Songül Hanım, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bize kendiniz ve ilgi alanlarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Merhabalar, benimle röportaj yapmak istediğiniz için öncelikle ben teşekkür ederim.
Rize’de doğup büyüyen ama içindeki ruhu hep çocuk kalan bir yazarım. 16 Kasım’da 30 yaşına ayak bastım, 2 oğlum var. İlkokul ve orta okulu Rize’nin Ardeşen ilçesine bağlı bir köy okulunda okudum. Çocukluğumdan beri kitaplara ve sanata düşkün biriydim. Okul hayatım boyunca bir çok ödüle ve birinciliğe sahip oldum. Ben 3 erkek arasında 1 kızdım, bu yüzden babam (o zaman döneminde çok kız çocuğu okutulmadığından tedirginlikle) liseyi okumamı istemedi. Biraz boşluğa düştüm bir iki yıl ama sonra neden yapamayayım diyip açık liseye yazıldım. Hem dışardan okuyup hem ufak tefek bir kaç yerde çalıştım, param elime geçtikçe hemen kendimi bir kursa yazdırırdım. Liseyi 4 yılda tamamlarken yanında Osmanlıca kursu, bilgisayar, İngilizce, 4 farklı el beceri kursu, hızlandırılmış çocuk gelimi eğitimi ve oryantasyon kurslarına katıldım. Liseyi bitirdikten hemen sonra üniversite sınavlarına girdim denemek için, niyetim kazanamazsam bir yolunu bulup kendimi dershaneye yazdırıp bir alt yapı oluşturmak olacaktı ama ilk sınavda ilahiyat fakültesi kazandım ve ön lisans programında 2 yıl okudum, şuan 2. Üniversitem lojistik fakültesinin son sınıfındayım. Aynı zamanda Ahbap Rize Çevre başkanlığı yapıyorum ve Özel bir yurdun yönetim kurulu müdürüyüm. Kitap okumayı, yazmayı, doğada dolaşıp farklı yerler keşfetmeyi çok seviyorum. Bana göre en iyi ilaç doğadır.
“Beria” kitabınızdan bahsedecek olursak eserinizde okuyucularımızı neler bekliyor?
Eserimde birçok konuya değinirken aslında en çok vurgulamak istediğim iki konu vardı. Birincisi bir kadın isterse neleri başarabileceğini, ikincisi ise engellerin bedende değil de beyinde olduğunu vurgulamak istedim. Romanımızda annesiz büyüyen bir öğretmenin ve Rizeden istanbula hayallerinin peşinden gelen bir delikanlı ile olan aşkıyla başlıyor lakin işler hayal ettikleri gibi gitmiyor. Bu aşk Rize’de de devam ediyor ama araya konulan insanlar aşılamıyor, tam burda otizmli bir çocuk devreye giriyor ve belki de kendi etrafındaki birçok insanın bağını güçlendirmesine sebep oluyor. Aynı adamı seven iki kadının düşman gibi değil de birbirlerini anlayan iki sağlam karakterin paylaştıklarını ele alıyor. Birbirine çok bağlı ve sürprizli olduğu için romanı tüyo vermeden anlatmakta biraz zorluk çekiyorum genelde. Bu yazmak kadar zor bazen. J
Roman yazmanın zorlukları nelerdir? Bu konuda en çok nerede zorlandınız?
15 yıldır yazıyordum zorlandığım en zor şey insanlarla paylaştığımda ne gerek var.? Bu aşk hikayesini sen mi yaşadın.? Kız başına ne işin var roman çıkartmaya.? Herkes seni konuşacak aşkını yazdı diye kimseye kurgu olduğunu anlatamazsın bırak bu işi, hem satılmaz kitapların fuzuli masraf. Gibi birçok söylemlerle karşılaştım, yazmaktan çok söylenenlere kulak tıkamak yordu beni. Eğer bir insan bir şeyler yazıyorsa bundan keyf alıyordur ve keyif alınan bir şey bir insana zor gelmez.
“Tüm sorunları halledip yolun sonuna geldiğimizi zannettiğimiz zaman, önümüze daha önce hiç çıkmadığı kadar büyük bir sorun çıkar. Orası kilit noktası işte…” Romanınızın arka kapağından küçük bir kesit. Peki, hayatta sorunlar biter mi? Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Hayatta sorunlar hiç bir zaman bitmez, biter diyene de inanmam ama şöyle bir durum var, bakış açısı değiştiği zaman olaylara karşı sakin kalmayı ve çözüm üretmeyi, her zaman o sorunun orda olmayacağını ve geçip gideceğini bilince sorunlar bitmese de bile engel olmaktan çıkar. Bazı sorunlar da keşfedemediğiniz birçok yönünüzü ortaya çıkarır.
En çok hangi tür kitapları okuyorsunuz ve hangi yazarları takip ediyorsunuz?
Yazar çok ayırt etmem ama ismini duyduğumda çok etkilendiğim yazarlar var, bunlardan biri Oğuz Atay, Sabahattin Ali, Zülfü Livaneli, Canan Tan, İclal Aydın, Tolstoy, Balzac gibi bir çok yazar sayabilirim. Kitabın kapak resminden çok arka yazısını okurum, beğendiğim kitabı alır okurum çok aşırı yeni eski yazar diye takıntılarım yok. Her kitap bana mutlaka bir şey katar. Bu yüzden gelmiş geçmiş var olan ve var olacak tüm yazarlara teşekkür ediyorum.
Yazmak başlı başına cesaret isteyen bir iştir. Yazmak isteyen ama nasıl yazmaya başlaması gerektiğini bilmeyenler için önerileriniz var mı?
Romanın başından yazmaya başlayayım diye kendinizi ko0numlandırmayın, bir yerden bir şeyler yazmaya başlayın zamanla o hikâye sizinle beraber bir gerçek hikâye gibi gözünüzde canlanacak ve sayfaların önceleri ve sonralarındaki eksiklikler zamanla dolmaya başlayacak. Bir de benim en çok takıldığım şeylerden biri, 15 yıldır defalarca yazdım, yazıp yırttım. En çok pişman olduğum şeylerden biri, birilerinden bir destek görmemem ya da söylenen şeylere takılı kalıp yaktığım, yırttığım romanlar oldu. Yazmak isteyenlere sadece şunu söylemek istiyorum. Kendine inan, içinde patlamış ve filizlenmiş bir tohum var, onu ezip çürütme. Toprağa ek ve büyüsün. Asla pes etme çünkü sen tek başına da çok güçlüsün.
Ülkemizdeki okuma oranları hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Gözlemleriniz doğrultusunda genç nesle bakış açınızı özetleyebilir misiniz?
Kanayan yaralarımızdan biri de okuma oranının düşüklüğü. Ne yazık ki bizlerin bile çok zaman harcadığı sosyal medya platformlarında gençlerimiz günün birçok zamanını kendine faydası olmayacak şekilde kullanılıyor. Kitap bazen bir ölüyle bile sohbet etme fırsatı sunuyor size, siz konuşmadan sizi anlayan, dinleyen ve yaranıza derman olacak bir söz bırakır yüreğinize, okumak aslında iyileşmekti. Dilerim ki iyileşen bir nesil oluruz.
Değerli Songül Hanım, bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. En kısa zamanda yeni eserlerinizi de okuyabilmek dileğiyle…
Ben teşekkür ederim, daha iyisini ve güzelini, daha yüreğe dokunup insanlara bir katkı sağlayacağı kitaplarda görüşmek üzere.. hoş ve güzel kalın..