CUVARA(!) PAKETİNE NOT ALMAK YOK, ANINDA…
Dilimizde pek yaygın kullanımı olan bir değim vardır; söz gelimi o aşamaya evrildiğinde, “Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.” diye ağızlardan dökülüverir. O söz de hakkında konuşulan kişinin öğle kabullenilmesi gerektiğine işaret eder. O söz bağlamında da, önemli olanın, her ne biçim hareket edilirse edilsin, uzun zaman alınamayan sonucun, şapka çıkartılacak başarı öyküsüyle, alınıyor olmasıdır. Sanırım bu nitelemeye uyan tavırlar sergileyen içimizden biri var. O kişi de, önde gelenlerimizden biri olan, güler yüzlü, dava ve yol arkadaşımız, sevgili ilçe başkanımız olsa gerektir.
Ben, kendilerini uzun zamandır tanıyanlardan biri değilim. O, bayağı bir eskilerde kalan, örgüt binamızda üyeler için kurulan seçimli oylamanın yapıldığı sıra, meraklı, gülümseyen bakışlarla yüz yüze geliverdiğimiz ân belleğimde yer etmişlerdi. Adı o aralar konuşulmaya başlamıştı. O sıralar bir başka ilçe başkanına destek amaçlı bir çaba içindeydiler. Toyluk(!) günleriydi diyelim.
O günlerden günümüze köprülerin altından nice sular aktı; devran döndü. Dava güdümümüzde birkaç İlçe Başkanı gördük geçirdik. Onlarda, birbirinden ayrışan, öne çıkmış özellikler buluruz bulmayız; o boyut pek çoğumuza göre değişecektir. Onların içinde, kendilerini bağlayacak sözler alınmıştır, alınmamıştır; o boyutu tartışmaya açma yanlısı olmadığım gibi geçmişle ilgili eleştirel bir sayıp dökme yapmaktan yana da değilim.
Şu sıra bir ilçe başkanımız var ve onun o tutum ve davranışlarına azıcık değinivereyim istiyorum.
Ben, kendilerine ilişkin, seçildiği o ilçe kongresi sonrası da bir yazı döşeyenlerdenim. Sağ olsunlar, ekibinden iyi tanıştığımız bir arkadaşımız aracılığıyla, incelikli, hoş, yazılı bir kongreye katılım çağrısı da almıştım. Kongre Salonu’nda da bulunmuş idim.
Kendilerinin Başkanlık ile ilgili çalışma sürecinde, çıktığım kahve ortamına çıkıp geldiklerinde de kayıtsız kalmamış, hemen oracıkta kümeleşivererek, ilgili konuda, bir arkadaş grubu oluşturuvermiş, söyleşide bulunmuştuk. O ara, ben, kendilerine, oluşturacakları yönetim ekibinde ne tür nitelik ve niceliklere sahip kişilerin olması gerektiği yönünde aklımca bir pusula da yazıp eline tutuşturmuş biriyimdir.
İlçe Başkanlığı’na seçildikten sonra ortaya koyduğu çalışmaları elbet ilgimizi çekiyor. Biz de ilgimizi eksik etmiyoruz.
Bizlerin, örgütümüz bileşenleri arasında epey bir solda olduğu gizli saklı değildir. Varlıklı, egemen kesime karşı olan tavrımız da bellidir. Başkanımızın ise merkezde yer aldığı açık seçiktir.
Sebze-meyve, paketlenmiş gıda ürünleri, giyim kuşam bağışları kabul edip o sıkıntılı ve kısıtlamalı süreçte, onları ekibiyle gereksinim sahibi ailelere ulaştırmaları ulu gönüllü hareketleri olmuştur. O aralar, bize de, o günün gazetesiyle çıkıp gelmişlerdi.
Ekip kurarak, kırsalda mahalle mahalle cami badanamaları; keşkek ve aşure günleri düzenlemeleri, örgütümüze öteden beri yapıla gelen kötücül yaftalamaları da boşa çıkarma çabaları olarak görmezden gelinemez. Onun bu çabaları da merkezde duruşuyla açıklanabilir.
Hele o çocuklara tablet, yetişkin kesime de kitap dağıtma işlevselliği ise her tür yüceltmenin üstündedir.
Gerçi örgüt yöneticilerimizin, halka dokunmak, gibi öteden beri gelen bir sorunsalı olduğu su götürmez bir gerçek olarak hep dile getirilip durulmaktaysa da o boyut tartışmalıdır. Emek boyutlu olarak işçi kesimine arka çıkılması, “Su kullananın; Toprak İşleyenindir.” söylemiyle ki o süreçte ülke nüfusunun % 80’i kırsalda yaşıyordu, toprak ağalığına ve kurulu düzene güçlü bir karşı çıkışımız olarak belleklerde yerini almıştır. Gidişatı köklü biçimde değiştirmeyi öncelemek önemi yadsınamayan çıkışlarımız olmuştur. O yürekli çıkışlar, nitekim de bizi, % 42 gibi en yüksek oy oranına yükselterek birinci örgütlenme yapısı olarak öne geçirmiş, ülkeyi yönetme yetkisine kavuşturmuştur.
Örgüt yapımızın uzun süredir ağırlıkla aksaçlılar(!) elinde oluşu da canlılığa ket vurmuştur. Bir dirilik eksikliği de söz konusuydu. İşte bu can alıcı boyuta ilçe başkanımız ekibiyle bir evrilme de yaşatmakta olduğu gözlenmektedir.
Başkanımız, kendisine iletilen her sorunu hemen ilgilisine çözümü yolunda ulaştırıp sonuca bağlanmasını sağlamaya çalışmakta olduğunun tanıklarındanımdır.
Sonuçta ilçe başkanımız, eskilerin dillere pelesenk olmuş o, cuvara paketleri üzerine not almalar(!), gibi aldatıcı yollara sapmıyor. İlgilisine ulaşıp hizmetin neden aksadığını sorup araştırıyor. Darda olanın sıkıntısını çözmeye çaba gösteriyor.
İlçe Başkanımızın hangi yüksekokulu, üniversiteyi bitirdiği konuşulmasa da bir “halk adamı” olduğunun hakkı teslim edilmektedir.
Her bir seçilmiş ya da atanmış kişiler, bilgi, donanım, geçmişteki çevre ve yaşam öyküleri nedenleriyle değişik düşüncelere sahiptirler. Öyle olmaları hesabıyla da dava güdücülüklerinde ve adanmışlıklarında aynı örgütlenme içinde çekişme yaşarlar; bu kaçınılmazdır. Bu örgütlenmenin diriliği ve canlılığı için de sineye çekilecek bir boyuttur. O kişilerin basın-yayın önünde açıkça karşıt tavırlar sergilemekten kaçınmaları önemlidir.
Yerel yönetimimizin başı sevgili Başkanımızın da, İlçe Başkanımızın da bu boyuta özen gösterdikleri ortadadır. Değişik düşünce ve görüş sahipleri çoktur; oysaki makam ve mevkîler tektir.
Bu değindiğim boyutta sanırım çok söze de gerek yoktur.
Herkese iyi haftalar…