8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ VE BAZI ARAŞTIRMA SONUÇLARI
Prof. Dr. Kemal Kocabaş
“Berlin günlük güneşlik./ 8 Mart. 1963 / Bayramın kutlu olsun kadınım./ Unuttum telefonda söylemeyi bu sabah,/ sesini duydum mu dünyayı unutuyorum./ Nice nice bayramlara, güzelim.”
Nazım Hikmet 8 Mart 1963 tarihinde “Berlin Mektubu” başlığı ile bu coşku ve aşk dolu dizeleri kaleme alarak 8 Mart’ı kutlar. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, New Yorklu kadın işçilerin eşitlik-özgürlük mücadelesini doruğa çıkardıkları 159 yıldan beri, tüm kadınların katılımıyla, bir mücadele ve özgürlük günü olarak kutlanıyor. Nazım’ın Berlin’de bu şiiri kaleme aldıktan tam 53 yıl sonra Türkiye’de 8 Mart kutlaması “kadın cinayetleri, kadına karşı şiddet, kadının eğitim hakkı ve eğitimin dinselleştirilmesi” ana temalarıyla sokaklarda, salonlarda kutlandı. Sokaklardaki bazı kutlamalar polis tarafından engellendi, bazı yerlerde de kadınlara biber gazı sıkıldı… Yine Mart 2016’da Riyad’da izleyicilerinin çoğunluğunun kadın olduğu bir konferansın başlığının “Kadın İnsan Mıdır?” (!) olması, İslam dünyası yeni bir orta çağa mı sürükleniyor sorusunu akla getirdi. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) Engin Tonguç İmecevi’nde ve Dokuz Eylül Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu salonlarında kadın konuşmacıların katıldığı panellerle ülkemizde kadının yaşadığı ağır sorunları ve acıları izleyicilerle paylaştı ve ne yapmalı sorularının yanıtlarını aradı.
Mustafa Kemal, 1925 yılında “İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin.” veciz sözüyle Cumhuriyetin kadına yönelik aydınlanmacı bakışını ortaya koyuyordu. Kadınlarımızla ilgili bazı 2016 Türkiye rakamlarını bakarak olayın vahametini göz atalım.
Önce 4+4+4 garabetinin doğurduğu sonuçlarına bakalım. İlköğretim ve orta öğretimi düzenleyen bu yasa eğitimin dinselleştirilmesi projesinin bir parçası. İkinci dört sonrası açık liselere doğru yoğun bir kaçış var. Yoksullar ve kız öğrenciler ortaokul sonrası örgün eğitimden ayrılıyorlar ve toplumsallaşma süreçlerini yaşayamıyorlar. İstatistiklere göre Türkiye genelinde 1 milyon 470 bin 434 öğrenci açık öğretim liselerine kayıtlı. Açık lisede okuyan erkek öğrencilerin sayısı 823 bin 856, kız öğrencilerin sayısı ise 646 bin 578. Açık ortaokula devam eden öğrencilerin sayısı ise 315 bin143. Toplam 1 milyon 785 bin 571 öğrenci açık öğretimde okuyor.
9 Mart günü Cumhuriyette Zeynep Oral’ın verdiği rakamlara bakalım. 2015 yılında öldürülen kadın sayısı 335, Ocak 2016’da öldürülen kadın sayısı 30 ve 8 Mart 2016 günü 3 kadın öldürüldü. TBMM’nde 550 milletvekilinin 81’i kadın (yüzde 14.7); 21 bakanın 2’si; 30 Büyükşehir Belediye Başkanı’nın 3’ü; 1351 belediye başkanının 37’si; 7 yüksek yargı organı başkanının 1’i; 14 işveren ve meslek örgütü başkanının 1’i; 179 rektörün 17’si kadın. 50 bini aşkın muhtar arasında kadın sayısı ise sadece 640 (yüzde 1.3). Okullarımızda kadın öğretmen oranı %51 iken, okul yönetimlerindeki kadın öğretmen oranı ise %7.
8 Mart 2016 Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesinde 2 bin 864 kadınla anket çalışması yapan Gezici Araştırma Şirketi’nin araştırma sonuçlarına göre kadınların yüzde 44.7’si şiddet gördüğünü ifade ediyor. Eğitim ve gelir durumu düştükçe fiziksel şiddet oranı hızla yükseliyor. Üniversite mezunu kadınların yüzde 22.6’sı, lise mezunu kadınların yüzde 44’ü, ilkokul mezunu kadınların yüzde 65’i şiddet görüyor. Şehir merkezinden kıra doğru gidildikçe “Evet” diyenlerin oranı artıyor. En fazla şiddet yüzde 53.2 ile Güneydoğu’da, en düşük şiddet oranı ise yüzde 8.1’le Ege bölgesinde. “Kız çocukları lise ve üniversitede okutulmalı mıdır?’’ sorusuna kadınların %71,5’i evet demektedir. Hayır diyenlerin oranı ise %28,5’dir. Eğitim ve gelir seviyesi azaldıkça hayır cevapları artmaktadır. Yaş oranı arttıkça hayır cevapları artmaktadır.
Mart 2016 Kadir Has Üniversitesi Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması sonuçlarına göre 18 yaş altındaki kız çocuklarının evlendirilmesine karşı olanların oranı ise yüzde 85.8. Katılımcıların yüzde 82,6’sı Türkiye’de “çocuk gelin” sorununun yaygın olduğunu ve yasal olarak yasaklanması gerektiğini belirtirken, katılımcıların yüzde 83,8’i anne-babaya kızların küçük yaşta evlendirilmesi için izin hakkı verilmemesi gerektiği görüşünde birleşiyor. Ankete katılan kadın ve erkeklerin kürtaj konusundaki yanıtları ise benzer nitelikte. Ankete katılanların yüzde 53,9’u kürtajın kadının en temel hakkı olduğu ve yasaklanamayacağı görüşüne katıldığını belirtiyor. Bu yanıt kadınlarda yüzde 59, erkeklerde ise yüzde 48,8 düzeyinde.
Tüm araştırmalar ve veriler gösteriyor ki ülkede demokrasi, eşitlik ve bunun sonucu olarak kadın sorunları var. Kadına bakışla ilgili muhafazakar iklimin dayatmacı, sınırlayıcı baskısı var. Kadın her daim doğası gereği üretkendir, ilericidir, güzelliklerden, aydınlıktan, çocuğundan ve gelecekten yanadır. Kadın özgürlüğü ve eşitliği ile laik, demokratik, bilimsel eğitim arasında birebir ilişki vardır. 8 Mart 2o16, tüm kadınlarımızın, “demokratik ve laik Cumhuriyet ve emek ” ekseninde özgürlüklerine, insan olma onurlarına korumak adına mücadele iletilerini gündeme taşıdı. 8 Mart Dünya kadınlarının eşitlik ve özgürlük için mücadele günü kutlu olsun…