Erkan Ilik | 10 Nisan 2014 | Güncel, Kültür A- A+
MORTIRNAKLAR TEKNELİ DOĞA YÜRÜYÜŞ YAPTI
KAPIDAĞ YARIMADASI & LİDYA ANTİK ŞEHRİ & GÖBÜN KOYU
Bir başkadır Fethiye; tarih mi istersin..? Nereye bakarsan binlerce yıl eskiyi yaşarsın…
Bir başkadır Fethiye; kültüründe yoğrulmak mı istersin…?Adım atıver yanı başında ki köylerine…
Bir başkadır Fethiye; Doğasını; eşsiz koylarının Akdeniz ile dansını görmek mi istersin…?aramıza katılman yeterli…
Bir başkadır Fethiye; gelen kopamıyor, gidenin yüreğine kazınıyor….
Merhaba değerli dostlar; gönüllerinde selamı gülümsemeyle dağıtan doğa sever güzel insanlar…2 haftalık aradan sonra nihayet birlikteyiz. Özlemişiz doğayı ve doğayı sizlerle paylaşmayı, alışkanlıktan öte bir duygu olmuş, iki haftalık ara hasrete dönüşmüş…
Dostlar, Bu hafta ki faaliyetimiz biraz farklı olacak. Şöyle ki; Akdeniz ile el ele tutuşacağız önce, sonra “ kara göründü” deyip toprağa ayak basıp yürüyüş parkurumuzu tamamlayıp tekrardan Akdeniz’in kollarında yuvamıza döneceğiz, nasipse…Faaliyetimizin ayrıntısını hemen yazmadım, naçizane okudukça yaşayalım istedim….Bakalım Mortırnakların seyir defterinde neler varmış bu hafta…?
Evet dostlar, dediğim gibi bu hafta ki faaliyetimiz farklı ve iki kısımdan oluşuyor. İlk olarak tekne ile denize açılacağız, Fethiye’mizi kucaklayan körfezin en batı ucuna doğru ; Kapıdağ Yarım Adasına doğru yol alacağımız için toplanma noktamız Geniş Cafe önü olacak. Saatler 08.15 civarında geniş cafe önündeyim. Sağa sola bakınıyorum. Teknenin birinin önünde kalabalık bir grup var. Evet bizimkiler….Teknenin adı Volkan 4…Şimdi öğrendim bu tekne ile yola çıkacağımızı….Arkadaşlar teknede ki yerlerini almışlar bile ve hııımmm mis gibi börekleri , kahvaltılıkları masalara serpmişler çoktan…! Deniz durgun gibi , en son raporlara göre rüzgar hafif kuvvette olacak. Arkadaşlar kahvaltılarını keyifle – afiyetle yapabilirler…Hem kahvaltı yapıyoruz hem de son hazırlıklarımızı yapıyoruz…
Tam 111 kişi olduk, sayısal rekorumuzu kırdık…Saatler 09.00 , Kaptan marşa basıyor, tayfalar halatları limandan ayırıyor, tornistan ( geriye yol alma ) yapıyor , teknenin çapası körfezin bedeninden ayrılıyor…Ve tam yol ileri…..Deyip vira bismillah , arkadaşlar….Sahilden uzaklaştıkça Fethiye gittikçe büyüyor, Arka fonda ki manzarada Babadağ ve Mendos’un boyu uzadıkça uzuyor…Sırtımızı baba gibi dağlara yasladık, yüreğimiziana gibi Akdeniz’e emanet ettik… Çoğunlukla teknenin üst katındayız; teknenin denizi yarışını, körfezi , Fethiye’yi , adaları,dağları ,denizleri v.s ; böyle bir manzarayı bu şekildeyaşamak mükemmel bir keyif arkadaşlar…!Açıldıkça körfezden dalgalar ninni söylüyor, teknemiz masmavi beşikte uyuyor. Bazen bizler de dalgalarla teknenin valsine eşlik ediyoruz…Derken gemicilerden biri baş kısımda ki direğin üzerinde heyecanlı şekilde bağırıyor…? “Yunuslar , yunuslar”… Bu kadar güzelliğin yanında daha da güzel olan ne olabilirdi ancak…?Denizlerin gelincik gibi narin, akıllı balıkları bizlere eşlik ediyor…bizlere de eşsiz mutluluk – heyecan veriyorlar…(Dostlar; yunuslar teknelerle yarışmaz. Teknelerin hareketi sırasında oluşan birçok unsur yunusları teknelerle yarışıyormuş gibi harekete zorlar. Bunların başında teknenin gürültüsü gelir. İkincisi ise teknenin gürültüsünden dolayı tekneden kaçan balıkların tekneyle aynı yönde kaçıyor olmasıdır. Yunuslar, bu balıkları kolaylıkla avlarlar. Bu yüzden, tekneyle aynı yönde, sürekli ve yüksek hızla hareket ederler…). Her ne kadar gerçek bu olsa da doğanın estetik güzelliklerini de görmek çok güzel…Bir ara alt katta ki arkadaşlara göz geçireyim dedim ve ekibimizden İbrahim Tuncer arkadaşımız, teknenin arka kısmında olta çektiriyor, “rast gelsin” diyoruz….
Körfezin batı ucu olan Kapıdağ Yarımadasına çok yaklaştık net olarak görünmeye başladı yarımadanın biz tarafındaki koyları. İlk gideceğimiz yer Ağa Limanı denilen koy. Koyun içine doğru giriyoruz. Bizden önce gelenler var koya. Çok güzel bir gulet demir atmış koya…. Koyun içinde deniz turkuaz renkte. Turkuaz demişiken ; bugün Mortırnak grubu liderlerimizden Yusuf Ceran arkadaşımız daha önceden duyuru yaptığı ve sipariş üzerine bastırdığı penyeleri yolculuk sırasında arkadaşlara dağıttı. Mortırnaklarda bayan arkadaşlar gül kurusu ; bay arkadaşlar ise turkuaz renge büründü…Arkadaşlar, zorlu – keyifli parkurlarda güle güle eskitin cicilerinizi….!Kaptanımız demir atmadan uygun bir yere tekneyi yanaştırıyor. Gemiciler merdiveni indiriyor ve bizlerde sıra ile güvenli bir şekilde karaya ayak basıyoruz. İndiğimiz noktanın hemen yukarısında patika yol başlıyor. Rivayete göre Büyük İskender Gemisiyle bu koya gelmiş ve bu patikadan yürümüş…Bugün bizler yürüyeceğiz bu patikadan, yarın çocuklarımız, başka yarınlar da torunlarımız….Tek dileğimiz geleceğe ait umutlarımız, insanlık adına mirasımız….
Sayımız çok …Ama kaç kişi bu noktadan itibaren yürüyüşe katılacak bilemiyoruz. Hemen askeri düzen şeklinde baştan son kişiye yüksek sesle sıra ile sayıyoruz, 102 soonn..!mortırnak patikadayız. Biraz yokuş çıkacağız. İlk uğrak yerimiz Lidya Antik Kenti olacak. Patikayı adımlamaya başladık. Önümüze Amerikalı bir grup çıkıyor. Demek ki gulet bu gruba ait. Rehberleri Türk Bayan arkadaş, biraz sohbet ediyoruz. Onlar dönerken bayrağı biz teslim alıp devam ediyoruz yolumuza…ve Lidya Antik Kentindeyiz. Kent, Karyalılara ait olup , manastır ve su sarnıçları ilişiyor gözümü ve bir de biraz uzağımızda bizi izleyen, arkadaşımız eşekçik……Çoğu arkadaşımız yanına gidiyor, dünyanın en gözlerine sahip sevimli kahramanımızın…
Burada hem toparlandık hem soluklandık. Sonra ki hedefimiz bademli göletin bulunduğu bölge olacak. Ama yolumuz epey uzun. Sitede parkur 13 km yazıyordu… Gidişli – dönüşlü hesaplarsak buradan gölete gidiş – dönüş tahminimce 7 km kadardır.Devam ediyoruz patikadan. Yolumuza yaylacıların, çobanların ağılları ve koyunları çıkıyor. Çobanın biri teknolojiyi kullanarak, jeneratörünü çalıştırmış motorlu traş makinesi ile koyunlarını yünlerini traşı ediyor( kırpıyor )….Ahmet Noyan , Serkan senin de saçlarını keselim diyor, ben de “hiç melemeye niyetim yok , memlekette zaten yeterince koyun var” diyorum…? ( siz ne demek istediğimi anladınız arkadaşlar..!)
Sadece bu da değil , arkadaşım eşeklere de rastlıyoruz sıkça. Bazen espri şeklinde söyleriz ya “ eşşek cennetini boylarsın “ diye…İşte burası o cennet olsa gerek…. Burada patika biraz zorlu oluyor. Hem yokuş çıkıyoruz hem de taşlar ustura gibi…Önümüz açılınca manzara çok güzel, tekneden indiğimiz koyun güzelliği buradan daha da başka güzel. Az daha ilerleyip tepeye doğru çıktığımızda ise tüm körfez ayaklarımızın altında, çok uzaklarda Akdağlar; Fethiye, Mendos, Babadağ sıcağın pususuyla yarı hayalet gibi. Kocaman bir dev olsam adalardan sek sek yaparak denize düşmeden Fethiye’ye ayak basardım…. Tepeyi aşıp düzlüğe çıkıyoruz ve biraz ilerledikten sonra güzel bir alanda dinlenme – su – meyve molası veriyoruz…Burada da yine bir arkadaşımız eşşekçiğe rastlıyoruz. Halil arkadaşımız, eşşekten af buyurarak – özür dileyerek müsaade isteyip , sırtına çıkıp poz veriyor…!
Dinlendik ve orman – maki karışımı bir patikadan devam ediyoruz. Sonra ki uğrak yerimiz gölet ve yemek molası vereceğimiz nokta olacak. 1 km kadar sonra geniş bir düzlükteyiz. Burada belli bir patika yok, herkes kendi patikasında yürüyor…Arazi taşlıklı ve her adımımızda sendeliyoruz…Gözümüze yavaş yavaş ilişen koyu yeşil alan, su birikintisi, yanı başında birkaç kulübe….Ressam olsaydım bu tabloyu resmetmek için tekrardan gelirdim…Gölete geldik, arkadaşlar badem ağaçlarına çıkıyorlar, badem yerine yapraklarına bakıyorlar, sadece 3-4 badem bulabildiler. Ne oldu bademlere, kim topladı diye merak ederken, Ali Noyan Kaptan kıs kıs gülüyor… bizden önce gelip toplamış…Dağıtıyor arkadaşlara birer birer…!Gölette az miktarda su var, bu yıl havalar kurak gitti. Çok sayıda Leylek olurmuş burada. Sağa sola bakınıyorum…Ve uzakta yalnız başına suyun içinde bir Leylek…Şanslıyız ki bir tane de olsa görebildik.HEMEN ÜSÜYTÜMÜZDE BİR Kartal dönüp duruyordu. Kuraklık devam ederse eğer, kalan su da buhar olacak ve bu Leylekte uçup gidecek..Çocukluğumuzda bebekleri Leyleklerin getirdiğine inandırılırdık. “Büyüklerimiz yalandan ziyade, büyüdüğünde nasılsa öğrenirsin edasıyla pembe gülümseme ile söylerlerdi bu hikayeyi…”Ve kulübelerde yaşayan çoban ve ailesi ile sohbetler ediyoruz. Bazı arkadaşlar ücreti karşılığında miss gibi doğal yoğurt – peynir alıyor, bu toprağın – emeğin harcı insanlarından… Etrafımızda ki yeşilin örtüsü, beyaz ve sarı papatyalarla boyanmış…Seviyor- sevmiyor, diye saymadık ama ruhumuza doğa sevgisinin kazındığını makinelerimize saydırdık…
Artık yemek molası vakti geliyor, saatler 13:00 civarı. Yemek molasını, düzlüğün yerini uçuruma bıraktığı, Akdeniz’i tepeden izleyen, karşımızda Peksimet adası bir noktada veriyoruz. Zaten buradan sonra ne patika var, ne de yol…Epeyce acıktık doğrusu. Parkur kısa gibi ama zor derecesine yakındı şimdiye kadar…? Çıkınlarımızı açtık ve “afiyet olsun” , arkadaşlar….
Yemeğimizi yedik ve yola tekrar çıkıyoruz. Bu kısmı yazma gereği duymuyorum dostlar. Çünkü aynı rotadan ,Lidya Antik Kentine kadar geri döneceğiz. Oradan da Göbün Koyu’na doğru hareket edeceğiz, nasipse….Ve Lidya Antik Kentini bıraktığımız gibi bulduk…! Yola çıktık bile, Patika ormanın içine giriyor, biraz zor olacak sanırım, yokuş aşağıya iniyoruz…Yokuşu bitirip tekrar düzlük bir yerdeyiz, birkaç köy evi var. Selamlaşıyoruz Milletin Efendileriyle….Burada da manzara mükemmel, aşağıya doğru inişe geçmeden önce Akdeniz’in gözüne sürme çeken bu mükemmelKoyları da fotoğraflıyoruz…100 metre kadar zorlu inişten sonra ormanın içindeyiz. Kısa bir yoldan sonra da çok güzel bir koydayız… Burası Yavan su Koyu, Çimenlerin üzerine uzanıp hem dinleniyoruz hem toparlanmak için fırsatımız oluyor…Suyumuzu fazla almamıza rağmen bitmek üzere, tecrübe olsun bu parkur için…Önümüzde bir hafif çıkışlı bir tepe var, biraz da yorgunluk var, ritmimiz düşüyor…İnişler, çıkışlar derken normal bu yorgunluk…..Tepeyi yeşillikli bir alanda, birkaç köylü evi ve çok şirin bir camiyle arkada bırakıyoruz…Çok susamıştık , mescit ve köylü dostlarımız imdadımıza yetişiyor…! Boşalan petlerimizi dolduruyor sıvısız kalan bünyemizi rahatlatıyoruz…! Köylü arkadaşlara teşekkür edip yolumuza devam ediyoruz. Zeytin ağaçların arasından ilerlerken Göbün Koyu bizlere göz kırpmaya başladı bile…Koya geldik, birkaç yerel işletme var Göbün’de…Şirin bir koy, şimdilik birkaç yat var. İşletmeciler sezon için son hazırlıklarını yapıyorlar.
Teknemiz göründü , iskeleden tartan koşu pistindeymişiz gibi hafiften zıplayarak yürüyoruz, yorgun bacaklarımızı rahatlattı bu….?Ve teknemizdeyiz, yorulduk ama tüm yorgunluğumuza değerdi…Bazı arkadaşlar karpuz kabuğunugörmeden dayanamayıp denize atladılar…Keyifler olsun arkadaşlar…Ve ayrılma vakti geldi, kaptanımız motoru çalıştırıyor. Gelirken sırtımızı yasladığımız Baba Dağına, Mendos’a, Fethiye’mize, bu sefer kollarımızı açarak yola çıkıyoruz. Ve çıkarken de son ses oyun havaları eşliğinde kurtlarımızı ve yorgunluğumuzu Akdeniz’in maviliğine bırakıyoruz….
Tüm katılımcı arkadaşlara, tekne sahiplerine, kaptana, gemicilere, ekip liderlerimize sevgiler , saygılar, TEŞEKKÜRLER….Önümüzdeki faaliyetlerde buluşmak dileğiyle…
Yazan:Mustafa Serkan Mutlu
Fotoğraf: Yusuf CERAN