YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR
KIYMETLİ YAZARLARIMIZ CEVAPLIYOR
www.hakanbirol.com
Merhaba değerli okuyucularımız. Her hafta bir yazarla röportaj köşemizde bu hafta “Var Ol, Kendinle Mutluysan Kimseyle Derdin Olmaz, Aşk Sandığın Kadar Değil Yandığın Kadardır” kitaplarıyla tanıdığımız “Nadia Maiya” var.
Merhabalar Nadia Hanım, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bize kendiniz ve ilgi alanlarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Merhaba, teşekkür ederim. Hayatın derinliklerine dalmayı, farklı kültürleri keşfetmeyi ve bu keşifleri başkalarıyla paylaşmayı seven biri olarak uzun yıllar boyunca birçok alanda deneyim kazandım. Bütünsel yaklaşımla insanların en iyi versiyonlarına ulaşmalarına yardımcı olma konusunda derin bir tutkum var. Aynı zamanda yazma sanatına da büyük bir ilgim var. Yazdığım kitaplar, okuyuculara kendi içlerindeki potansiyeli keşfetmeleri için bir rehber niteliğinde.
“Aşk Sandığın Kadar Değil Yandığın Kadardır” kitabınızdan bahsedecek olursak eserinizde okuyucularımızı neler bekliyor?
‘Aşk Sandığın Kadar Değil, Yandığın Kadardır’ kitabı, sadece bir kitap olmanın ötesinde, okuyucusuna içsel bir yolculuk sunuyor. Sufizmin gizemli dünyasına dalarken, her birimizin içindeki o özel kıvılcımı nasıl bulabileceğimize dair ipuçları veriyor. Sema’nın dönüş meditasyonu aracılığıyla, zihnimizi sakinleştirme, ruhumuzu besleme ve içsel potansiyelimizi keşfetme sanatını öğretiyorum. Kitabım, hayatın karmaşasında sığınılacak bir liman, kendi içimizdeki cevapları bulmamıza yardımcı olan bir rehber. Okuyan herkes, kendi hayatındaki dönüşümün anahtarını bu sayfalarda bulabilir. Kendi iç hikayenizi keşfetmek, ruhsal bir yolculuğa çıkmak ve gerçek benliğinizi bulmak için bu kitap ideal bir başlangıç.
“Sema, sevgiliye yolculuktur, senden sana döne döne giden yoldur. Dünya âleminde ruhun dönüşümü, içinde konakladığı bedenin de eylemine ihtiyaç duyar. Ruh, büyümek ve yaşam yolculuğunu gelişerek sürdürmek için bedenin de desteğini almak zorundadır.” Güzel bir noktaya değinmişsiniz. Peki, ruhun kendini geliştirmesi için ne yapmamız lazım?
Ruhun gelişimini derinlemesine anlamak için, onun sürekli bir öğrenme ve keşfetme halinde olduğunu kabullenmemiz gerekiyor. Ruhun kendini geliştirmesi için ona şunları sunmalıyız: Doğru bilgi, samimi deneyimler, derin meditasyon, doğa ile bağlantı kurma ve içsel sesimizi dinleme fırsatları. Sema, bize beden ve ruh arasındaki bu dengeyi nasıl sağlayabileceğimizi gösteriyor. Her birimiz, iç dünyamızdaki potansiyeli ortaya çıkararak ve gereksiz yüklerden kurtularak bu eşsiz dönüşüm yolculuğuna çıkabiliriz.
Mutluluğu sürekli bir yerlerde arayan insanlar çağında yaşıyoruz. Bu konuda okurlarımıza ne söylemek istersiniz?
Mutluluğu dış dünyada, maddi kazanımlarda ya da başkalarının onayında aramak, bir denizde tuzlu su içmeye benzer; ne kadar içseniz de susuzluğunuz giderilmez. Gerçek mutluluk, içsel bir yolculukla, kendi özümüzle bağlantı kurarak keşfedilir. O, bir hedef ya da ulaşılacak bir nokta değil, şu anda, tam da bu anı yaşarken hissedebileceğimiz bir duruştur. Küçük anların kıymetini bilmek, minnettar olmak ve hayatın sade güzelliklerini fark etmek, bu içsel huzuru bulmanın anahtarıdır. Öyleyse, hayatınıza derin bir nefes alarak, şimdiki ana odaklanarak ve kalbinizin sesini dinleyerek gerçek mutluluğu davet edin.
“Dijitalleşmenin “edebiyata” etkisi nedir? İyi ve kötü yanlarını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?”
Dijitalleşmeyle birlikte, edebiyatın sınırları genişledi. Ancak bu hızlı akışta, gerçekten değerli olan bilgilere ulaşmak zorlaşabilir. Edebiyatın dijital dünyada var olması, tıpkı bir pusula gibidir; bize doğru yolu gösterir, ama hangi yolu seçeceğimize biz karar veririz. Şimdi her zamankinden daha çok, derinlemesine düşünmeye ve gerçek değeri aramaya ihtiyacımız var. Kitabımda da benzer bir yaklaşımla, bu hızlı dönemde içsel sükunete nasıl ulaşabileceğimizi araştırıyorum. Gerçek bilgelik, dışarıda değil, içimizde.
İnsanların çoğu ‘hayatımı yazsam roman olur’ der. Sizce herkes kitap yazabilir mi? Yazmak bir yetenek midir?
Her birimizin içinde, başkalarına ilham verebilecek özgün bir hikaye yatar. ‘Hayatımı yazsam roman olur’ sözü, birçok insanın yaşadıklarının değerini fark ettiğini gösteriyor. Elbette, herkesin bir hikayesi vardır, ancak bu hikayeyi kağıda dökmek her zaman kolay olmayabilir. Yazmak, hem bir yetenek hem de sürekli pratikle geliştirilen bir beceridir. Ancak şunu unutmamalıyız: Her birimiz, kendi sesimizi bulup, hikayemizi paylaşarak başkalarına ilham verebiliriz. Eğer içinizde bir şeyler yazma arzusu varsa, o kapıyı aralamaktan korkmayın. Bu yolculukta sizi bekleyen keşifler, sadece okuyucular için değil, kendiniz için de değerlidir.
Okumaktan hoşlandığınız Dünya ve Türk edebiyatı yazarları kimler?
Çocukluğum, kitaplarla iç içe geçti. Babamın muazzam bir ‘dünya klasikleri’ kütüphanesi vardı ve her hafta ailece bu kitaplar üzerine derin tartışmalara dalardık. Bu sayede, Dostoyevski, Tolstoy gibi Rus klasikleriyle erken yaşta tanışma fırsatı buldum. Son yıllarda ise özellikle kuantum fiziği ve mistisizmin kesişimine olan ilgim arttı. Mevlana Rumi’nin eserleri, bu konuda beni en çok etkileyenler arasında. Türkiye’de yaşamaya başladıktan sonra ise, Türk edebiyatının zenginliklerini keşfetme şansım oldu. Nazım Hikmet’in şiirleri, duygu derinliğiyle beni büyüledi. Aşık Veysel gibi halk müziğinin büyük isimlerinin yazdığı sözler, hem yazılarıma hem de öğretim metotlarıma yeni bir boyut kattı. Edebiyat ve müzik, hayatımın her döneminde bana ilham verdi ve öğrencilerimle de bu ilhamı paylaşmayı hep sevdim.
Değerli Nadia Hanım, bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. En kısa zamanda yeni eserlerinizi de okuyabilmek dileğiyle…
Ben teşekkür ederim. Bu güzel röportaj için sizlere ve tüm okurlara minnettarım. Umarım kitabımı okuyan herkes, kendi iç dünyasında yeni ufuklara yelken açar ve ruhunun derinliklerinde bilmediği hazineleri keşfeder. Yolculuğunuzda sizi aydınlatan bir ışık olması dileğiyle… En kısa zamanda yeni yazılarımla tekrar buluşmak üzere.