YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR
KIYMETLİ YAZARLARIMIZ CEVAPLIYOR
www.hakanbirol.com
Merhaba değerli okuyucularımız. Her hafta bir yazarla röportaj köşemizde bu hafta “Yansıma” kitabıyla tanıdığımız “Hazal Kılınç” var.
Merhabalar Hazal Hanım, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bize kendiniz ve ilgi alanlarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Merhabalar. Bende sizlere teşekkür ederim. 25 yaşında evli bir kadınım. Sosyal hizmet mezunuyum. Daha önceden amatör fotoğrafçılıkla ilgilendim ve devam ediyorum.
“Yansıma” kitabınızdan bahsedecek olursak eserinizde okuyucularımızı neler bekliyor?
Eserimin içeriği birden fazla hikâyelerle dolu olduğu için hem şaşırma, hem de duygu anlamında birçok hissi barındırıyor. Psikolojik olarak da düşündüren konularım bulunmakta. Ama asıl konum bir kadının östrojen hormonlarının bitmesi ve testosteron hormonlarının fazlalaşmasıyla değişen bedeni hayatı ve çevresini barındırıyor. Buradaki asıl amaç düşünmek gerçekten bir sabah farklı bir beden de olsaydık ve ailemizden uzak kalmak ne yapabilirdik? Diğer konularımda var olan yaşantıları kalbimize ayna tutuyorum
“…herkesin kendi yarasından bir dönüşüm hikâyesi gizli.” Yaralarımız bizi değiştiriyor mu?
Kesinlikle. İnsanlar yara almadan olaylara farklı bir bakış açısı sergileyemez. İki türlü yol vardır. Ya yarana ket vurursun, körelirsin. Ya da yaranla iyileşerek değişir ve güçlenirsin. Hayatımızda hiçbir şey tesadüf değildir. İyi yaşantılarda kötü yaşantılar bizi bir noktaya taşır. Üzerimizde her zaman geçmişin yükü vardır önemli olan ağırlığındaki niyetlerdir.
Roman yazmanın en zor kısımlarından biri de olay örgüsünü oluşturabilmektir. Eserinizdeki olaylar yaşanmış bir yere mi dayanıyor yoksa kurgu mu?
Var olan yaşantıları kendi düşüncelerimde harmanlayarak oluşturdum.
Yazmanın sizdeki tarifi nedir? Bize bunu biraz anlatır mısınız?
Ben kalemi elime aldığım gün yazıya âşık oldum. Benim için yazı yazmak ruhun, ete kemiğe bürünmesi gibidir. Herkes hisseder ama ben yaşarım. Bir tarifi olsaydı sanırım bu olabilirdi. Çünkü yazmak bir tuvale resim çizmek gibidir. Tek fark tuvaldeki düşünülen hayali görürüz Yorumlayabilirsek yorumlarız Ama yazılardaki konuları yaşayıp hayal ederiz. Her ikisinin de muhteşem bir büyüsü vardır. Yazının da büyüsü seni hiç olmadığın derece de görmediğin insanlarla bir arada tutuyor.
Peki, bu kitap yazma serüveni nasıl başladı?
Kendimi bildiğimden beri bu serüvendeyim. Küçük yaşlarda daha aklımda en ufak bir öykü olmadığında bile herkese ben kitap yazacağım derdim. O kadar çok isteğim vardı ki artık bu benim için en büyük hedef haline gelmişti. Çok şükür ki hedefime ulaştım. 15li yaşlarımda ne yazmam gerektiğini düşündüm bu düşünce 5 yılımı aldı 20li yaşlarıma geldiğimde artık nasıl yazabilirim diye araştırma yaptım daha çok kitap okudum. 22 yaşımda kitabımı gece gündüz durmadan yazdım. 25 yaşıma geldiğimde de yayınlatmak nasip oldu. Her bir hikâye özel ve özenle işlendi. Şimdi ki hedef ise bu hikâyelerden roman oluşturmak olacak.
En çok hangi tür kitapları okuyorsunuz ve hangi yazarları takip ediyorsunuz?
Bilim kurgu/Fantastik/Psikolojik/ hikâyeleri okumayı severim. Japon edebiyatına aşığımdır. Özellikle de Haruki Murakami titizlikle okurum. George Orwell kitaplarını da aynı şekilde özen gösteririm. Okurken gerçekten kitabın bir parçası gibi hissettiren tüm kitapları seviyorum. Türk yazarlarda ise Halide Edip Adıvar, Oğuz Atay gibi köklü yazarları okumayı da severim.
Yazmak başlı başına cesaret isteyen bir iştir. Yazmak isteyen ama nasıl yazmaya başlaması gerektiğini bilmeyenler için önerileriniz var mı?
Yazmak isteyip de cesaret edemeyenlere çok kızıyorum. Bu cesaretsizlik korkmaktan gelir altında dolu sebebi vardır. Ya konusu tam belli değildir ya çevre nedir ya her şey normaldir ama nasıl yazılacağını bilmiyordur gibi bir dolu örnek verebilirim. Burada yapmaları gereken şey: Aynaya baksınlar kendileriyle yüzleşsinler sanırım bir cevap gelecektir. —İnanmazsan, kaybedersin. Kaybettiğin süre zarfında sadece zamanında değil fikirlerinde eskiyecektir. İlk önce kendimize inanmalıyız.
Ülkemizdeki okuma oranları hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Gözlemleriniz doğrultusunda genç nesle bakış açınızı özetleyebilir misiniz?
Maalesef okuma oranı pek iç açıcı değil. Zaten okumadığımız için bir kesim toplumumuz da cehalet baş göstermiştir. Eskiden imkânsızlıktan insanlar okuyamazdı, şimdi ise üşengeçlikten (sosyal medyada fazlasıyla vakit geçirmek veya kitabımı okumak yerine filmini izlemek gibi türlü sebeplerden dolayı yeni nesilde beklenilen okuma oranını sağlamıyor.) Bakın okumak karanlığa kibrit çakmak gibidir yolun gözükür ufkun gelişir. İnsanlar zannediyor ki kitap okusam ne gibi faydası olabilir bana? Çok haklılar bunla ilgili yeteri bilgi verilmiyor. Sosyal medyada öğreniyoruz artık birçok şeyi. Başlarda bende kitap okusam ne olur derdim. Evet, bir kitap okuduğumuzda o an anında aydınlanamayız ama zamanla konuştuğumuz konular kurduğumuz empatiler her şeyden önce bakış açımızı son derece etkileyip geliştiriyor. Bilgi çok kıymetlidir ve en önemlisi o bilgiyi doğru yerde kullanmak geliştirmektir. Bilgili insan ışıldar, sizler de ışıldayın.
Değerli Hazal Hanım, bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. En kısa zamanda yeni eserlerinizi de okuyabilmek dileğiyle…