GÖNLÜMÜZÜN SESİYLE
“İZMİR – ÇANAKKALE – BURSA”
Sevgili dostlar 07.05.2014’te Fethiye Teknik ve Anadolu Teknik Meslek Lisesi öğrenci ve öğretmenlerinden oluşan 46 kişilik bir grupla İzmir- Çanakkale – Bursa gezisine başladık. Bu yazımda sizlere gezi ile ilgili izlenimlerimden bahsedeceğim.
Sabah 06.30’da okul müdürümüz Sayın Baki BURUCU’nun kontrolünde okulumuzun önünden hareket ettik. Sabahın ilk ışıkları henüz toprağın alnına yeni düşmekteydi. Dolayısıyla ben ve otobüsteki diğer arkadaşlar birazcık üşüyorduk. Birkaç öğrencimizin:
– Hocam, burası bu kadar soğuksa gideceğimiz yerler kim bilir ne kadar soğuktur? şeklindeki sorularına meteorolojinin hava tahmin raporları doğrultusunda bilgiler aktararak yola koyulduk. Zaman ilerledikçe güneş aydınlık yüzünü çok daha net bir şekilde gösterdi. Öğrencilerimizin gözlerindeki uyku kaçtı ve meraklı gözlerle otobüsümüzün penceresinden dışarıya süzülen bakışların sayısında epey artış oldu.
Sabahın erken saatlerinde yola koyulmuş olmamızdan dolayı öğrencilerimiz acıkmışlardı. Ortaca’daki bir dinlenme tesisinde kahvaltımızı yaptık. Öğrencilerimiz hatıra fotoğraflarını ilk defa burada çekmeye başladılar. Kahvaltı sonrasında herkes otobüsteki yerini alınca gezi ruhu sanki daha yeni sinmişti öğrencilere. Öncelikle yakından uzağa kendi aralarında kaynaşmaya başladılar. Sonrasında otobüsün içindeki herkes birbiriyle iletişime geçti. Otobüs şoförümüzün gençlerin ruhuna hitap eder tarzda çaldığı müzik eşliğinde güle oynaya İzmir Doğal Yaşam Parkı’na ulaştık. Öğrencilerimiz meraklı bakışlar eşliğinde, doğal yaşam parkındaki –hemen hemen- tüm canlıların yaşadıkları ortamları görüntülediler. Bazı havyan barınaklarının önünde boy boy hatıra fotoğrafı çektirmeyi de ihmal etmediler. İçlerinden eleştirel yaklaşanlar da vardı olaylara. Mesela birisi şöyle dedi:
– Hocam, iyi de kocaman alanın içine çok az sayıda hayvan koymuşlar!
Bir diğeri:
– Hocam, bu kalabalık insan kümelerinden hayvanlar rahatsız olmuyorlar mıdır?
Diye sordu ve ekledi: -“Bence bu hayvanların kendi doğal ortamlarında bu kadar çok insan gördükleri yoktur!”
Öğrencilerimle ne kadar gurur duyduğumu kelimelerle anlatamam. Hele içlerinden bazılarının sırf hayvanlara kabalık olacak diye fotoğraf makinelerinin flaşını kapatmaya çabalıyor olduğunu görmek apayrı bir mutluluk verdi bana. İyi ki bu organizasyonda yer almışım, dedim kendi kendime. İzmir Doğal Yaşam Parkı’ndan sonra Bergama Kalesi’ni görmek üzere Bergama’ya doğru yol almaya başladık. Bergama’nın içinde öğle yemeğimizi yedik. Havanın çok rüzgârlı olmasından dolayı plânladığımız Bergama Kalesi’ni dolaşma fikrinden vazgeçtik. Yemekten sonra Ayvalık’a uğradık. Öğrencilerimizden kimileri Ayvalık Tostu’nun tadına vardı… Tüm öğrencilerimizle birlikte Ayvalık’ın meşhur sakızlı dondurmasını yedik. Ayvalık sahilinde turladık. Akşam saatlerinde Çanakkale’ye ulaştık, akşam yemeğinden önce otelimize yerleştik. Akşamın ilerleyen saatlerinde otelimizdeki odalarımıza çekildik ve sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Çanakkale’ye “merhaba” dedik. Kahvaltıdan sonra ilk feribotla Gelibolu Yarımadası’ndaki şehitliklere doğru hareket ettik. Öğrencilerimizden büyük birçoğu bol bol hatıra fotoğrafı çekti, çektirdi. Çanakkale Boğazı’nın dev sularını feribotumuz ikiye yararak ilerlerken ortaya çıkan harikulade manzaralar öğrencilerimizin deklanşörlerine yakalandı.
Rehberimiz Naci Bey’in güzel anlatımı eşliğinde Çanakkale Şehitlik alanları bir bir ziyaret edildi. Öğrencilerimizin milli ve manevi duygularının depreştiğini gözlemlemek çok zor olmuyordu. Özellikle Batılı ülkelerin şehitliklerindeki bakım ve nizamı gören öğrencilerimin eleştirileri karşısında sadece susabildim. Acımızı, hüznümüzü öğrencilerimizin bakışlarından kaçırabilmek adına, çok daha güzel hizmetlerin Çanakkale şehitlikleri için yapılmakta olduğunu ve daha iyilerinin de yapılacağını ifade ettim. Gerçi birçoğu: – Neden şimdiye kadar adam gibi bir bakım yapılmadı ki? Diyordu ama…
Burada, tarihe yeniden şu notu düşmekte fayda olduğuna inanıyorum dostlar. Ben 2005 yılında Çanakkale’ye yapmış olduğum bir gezi dönüşünde kaleme aldığım bir yazımda “TARİH Mİ YANLIŞ, YOKSA KOCA SEYİT Mİ?” diye sormuş ve yetkililerden bu sorumun cevabını istemiştim. Ancak yıl 2014, hâlâ soruma cevap verilmiş değil. Ben bu soruyu neden mi sordum:
– Tüm kaynaklarda Çanakkale Savaşı’nın tarihini değiştiren olay olarak: Koca Seyit lakaplı Havranlı Seyit’in sırtına alarak ateşlediği 276kg.lık top mermisinin batırdığı savaş gemisi anlatılır. Çanakkale’de görev yapan alan rehberleri de aynı bilgiyi paylaşırlar misafirleriyle. Ama nedendir bilinmez, Gelibolu Yarımadası kıyısında Koca Seyit’i temsil eden heykelde top mermisi hâlâ Koca Seyit’in kucağında durmaktadır… Gerçekten “TARİH Mİ YANLIŞTIR, YOKSA KOCA SEYİT Mİ?”
Sevgili dostlar, Çanakkale gezisine henüz gitmemişseniz mutlaka iyi bir rehber nezaretinde oraları ziyaret ediniz. Malumunuz ki Çanakkale geçilseydi eğer, bugün bizler egemen bir şekilde bu topraklar üzerinde yaşayamıyor olacaktık. Onun için dostlar, tarihi kitaplardan okumak elbette güzel; ancak asıl güzellik tarihin yapıldığı yerlerde tarihi öğrenmek.
Çanakkale Şehitlik alanını gezdikten sonra, önceden randevusunu aldığımız Çanakkale Smilasyon Merkezi’ni de ziyaret ettik. On bir salondan oluşan smilasyon gösterileri ile şehitliklerde rehberimizden dinlediğimiz bilgileri görsel ve capcanlı efektler eşliğinde pekiştirmiş olduk. Akşamüzeri Çanakkale’ye yoğun duygular eşliğinde döndük. Verilen akşam yemeği molasının hemen ardından Bursa’ya doğru yola düştük.
Bursa’ya ulaştığımız zaman öğrencilerimizin gözleri fal taşı gibi açıktı. Ancak ertesi gün çok daha fazla enerjiye ihtiyacımız olduğunu kendilerine anlatınca otelimizdeki odalarımızda sabahın ilk ışıklarına kadar mışıl mışıl uyuduk. Kahvaltıdan sonra Bursa’yı gezecektik. O da ne! Akşam alabildiğine açık olan gökyüzünde yağmur var… Çiğil çiğil yağan yağmurla beraber otobüsteki yerlerimizi aldık ve Çanakkale’yi Çanakkale yapan ruhu yetiştiren medeniyetin içine doğru yolculuğa başladık. Rehberimiz Sedat Bey’in anlatımıyla Emir Sultan, Yeşil Türbe, Ulucami ziyaret edildi. Yer yer ecdadın ruhuna Fatihalar yollandı. Daha sonra Tophane semtinde Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in ve oğlu Orhan Bey’in kabirleri, türbeleri ziyaret edildi.
Çınar semtindeki tarihi ulu çınarın altında çektirdiğimiz hatıra fotoğrafıyla birlikte gezimizin Bursa ayağını da tamamlamış olduk. Plânımızda Uludağ’a çıkmak vardı; ama sağanak yağmurun etkisiyle bu plânımızı gerçekleştiremeden Fethiye’ye doğru harekete geçtik.
2 gece 3 gündüz süren gezimiz tamamlanıp öğrencilerimizi aileleriyle buluşturduğumuz andaki manzarayı görmenizi isterdim. Öğrencilerimin hiçbiri otobüsten inmek istemiyordu. Herkes hâlâ gezinin etkisinde yaşamaya devam ediyordu hayatı. Otobüsten indirdiğimiz her öğrenci:
– Hocam, ne olur şimdi, hemen, bir daha gidelim aynı yerlere! diyordu.
Ne diyelim, kısmet oraları henüz görememiş olanların başına olsun.
Not: “Soma’da ekmek parası için kömür karası bir ölümün pençesinde şehit düşen tüm canlarımızı bir kez daha rahmetle anıyor, kederli ailelerine baş sağlığı diliyorum.”
Muhabbetle kalınız…
















