MUSTAFA REŞİD ile ÇAKIRCALI MEHMET EFE’DEN ANILAR (2)
1322/ 1906’da, Mustafa Reşid’in barut kaçakçıları ile karşılaşıp çete hayatı başlamıştır.
Buldan’ın Akderbend köyüne varıldığında, barut alıcıları, satıcının söylediği fiyat üzerinden barutun hepsini satın alıp parasını da peşin öder. Kaçakçılar Mustafa Reşid’i alıkoyarlar. Sırtında aba, ayağında çaşır olan adama Mustafa Reşid, ‘’sen kimsin?’’ diye sorunca ‘’Köy bekçisiyim‘’ cevabını alır. Mustafa Reşid’i bir kenara çekip ‘’Sizi karşılamaya geldim, buyurun gidelim’’ der. Doğru Çal Dağı tepesine doğru yola koyulurlar. Bir ormanlığa girerler. Bir köylü kıyafetindeki adam elinde silahı yok, dağlara canavar gibi tırmanan bu delikanlı bir çadıra girer. Mustafa Reşid, bu delikanlı sırtından abasını ve ayağından çaşırını çıkarınca, sırtında işlemeli mintan, ayağında çuha şalvar, göğsünde iki kat çapraz mavzer fişeği, elinde kırma mavzer ile yola koyulurlar. Yolda Mustafa Reşid tekrar sorar; ‘’ kimsiniz?’’ Hacı Mustafa gülerek ‘’Çakırcalı’nın dayısıyım’’ der.
Birlikte ormanda iki saat kadar yürüdükten sonra Çal Tepesi eteklerinde Çakırcalı Mehmet Efe’nin zeybekleri ile karşılaşırlar. Orada büyük bir çam ağacının altında bir halı üzerinde seccade üzerinde Çakırcalı Mehmet Efe yalnız başına oturmaktadır. ‘Efe bizi görünce ayağa kalktı, Mustafa Reşid’e ‘’hoş geldin’’der, elini sıkar yanı başına oturtur. Hava kararmak üzereyken verilen bir işaretle zeybekleri hepsi toplanırlar. Dereye doğru yürüyüp subaşında kurulmuş bir Yörük çadırına gelip, çadırda kebaplar getirtilir, yenilir içilir yemek sonrası. Zeybeklere bir işaret verilir, zeybekler çekilir. Yalnız Hacı Mustafa, Çakırcalı Mehmet Efe Ve Mustafa Reşid kalır. Çakırcalı, ‘’anlat bakalım bizim oğlan. Senin ne derdin var anlat’’ der. Mutafa Reşid de başından gelip geçen bütün olayları tek tek Çakırcalı Mehmet Efe’ye anlatır. Mustafa Reşit anlattıkça duygulanır Çakırcalı Mehmet Efe. Anlatılanların tesiri altında kalıp etkilenir. Dağlarda karşısındaki düşmanlarına karşı bir canavar gibi olan koskoca Çakırcalı Mehmet Efe, nerdeyse ağlamak üzere olmuş. Çakırcalı Mehmet Efe döner Mustafa Reşid’e, ‘’Bizim oğlan merak etme, elbette bir çaresini bulup hallederiz‘’ der. Zeybekler Mustafa Reşid’e bir zeybek kıyafeti verirler. Artık Mustafa Reşid ‘de Çakırcalı Mehmet Efe’nin zeybeklerinden birisi olmuştur. Efe ve zeybekleri ile yayla yayla göçüp gezip soğuk sular içerler. Mustafa Reşid bu zaman içersinde iki baskına, bir de soyguna katılır. Tire’de Külcü lakaplı zengin birinden 3.000 Osmanlı altını soygununda Mustafa Reşid’e ‘’gözcülük’’ görevi verilir. Soygundan sonra Bozdağ’da bir çoban mandırasına misafir olurlar. Çakırcalı Mehmet Efe zeybekleri ile tek tek ilgilenir. Sıra Mustafa Reşid’e gelince bakar ki Mutafa Reşid’in çok üzgün vaziyette olduğunu fark eder. Çakırcalı; ‘’bizim oğlan canını ne sıkıyorsun, canını sıkma. Bu gün İzmir’den mektup gelecek, yarın hep beraber İzmir’e gideceğiz. Senin sorununu hallederiz’’ der. O geceyi önceden yatağı olan tanıdık bir mandırada geçirirler. Çakırcalı Mehmet Efe’nin zeybeği sabah erken saatlerde binek atları getirir. Zeybeklerin hepsi kıyafet değiştirirler. Kimi setre pantolon, kimi aba çağşır giyder. Mustafa Reşid’de kendi elbiselerini giyer. Önden zeybekler, kızanlar sağa sola keşfe çıkarak yol güvenliğini sağlarlar. Sabaha karşı Turgutlu kasabasının güneyine düşen Boşnak köyüne varırlar. Buradan sonra kafile halinde yürümeye başlanır. Mavzerleri dağda gizlendiği için zeybekler otomatik tabancalarını, üzerlerinde görülmeyecek bir şekilde gizleyip, Mustafa Raşid’in aldığı bilet ile birlikte Çakırcalı Mehmet Efe trenin birinci mevkisine binerler. Zeybekler de sanki birbirlerini hiç tanımıyormuş gibi ayrı ayrı otururlar. Çakırcalı Mehmet Efe ile zeybekler arasındaki irtibatı Hacı Mustafa sağlar. Tren Alaşehir’den başlayıp; Salihli,Ahmedli, Turgutlu, Manisa.. Oradan da Menemen’e gelir. Çakırcalı Mehmet Efe ile Mustafa Reşid önce menemen’de çarşı yanındaki bir hana yerleşirler. Sonra da önemli bir resmi görevde olan zatın evine misafir olurlar. Ertesi sabah Çakırcalı Mehmet Efe gayet iyi bir kumaştan dikilmiş, çok şık, centilmen bir beyefendi görünümüne girer. Boynunda gıravatı, elinde bastonu, bir elinde piposu, başında fötr şapkası ile tam bir Fransız beyefendisi görünümündedir. Çakırcalı Mehmet Efe’nin sağ kolu olan Hacı Mustafa, zeybekleri Menemen’de bir yere yerleştirip kendiside göz ucuyla uzaktan Çakırcalı’yı takip eder. Mustafa Reşid ile Çakırcalı Mehmet, bir faytona binerler Karşıyaka’da inip kıvrak kıvrak bir yürüyüşle iskelede bekleyen vapura binip güverteye çıkarlar. Mustafa Reşid Marsilya’dan mal bekleyen bir tüccar süsü verirler kendilerine. Mutafa Reşit durmadan Fransızca konuşur Çakırcalı’da arada ‘’vıy vıy’’ diyerek anlıyormuş süsü verir. Vapur Kordon boyu iskelesine yanaşır, kalabalığın ortasına karışıp bir faytona binip doğru İzmir Valisi Kamil Paşa’nın oğlu Sait Paşa’nın Göztepe’deki köşküne gelirler. Çakırcalı Mehmet ile Mustafa Reşidi derhal misafir odası olan, upuzun bir salona alınırlar. Kahveler ikram edilir, yarım saat sonra salona Said Paşa da gelir. Çakırcalı Mehmet Efenin elini sıkıp ‘’hoş geldin Efe’’ der. Eline bir de sigara ikram eder. Said Paşa, Çakırcalı’ya ziyaretin sebebini sorar. Çakırcalı da gayet kibar, nazik bir edayla ‘’Mustafa Reşid’in idam emri olan tezkereyi almaya geldim. Bu tezkere babanız Vali Kamil Paşa’nın çekmecesinde beklemektedir bu tezkereyi istiyorum’’ der. Said Paşa isyankâr ruhlu olan Mustafa Reşid’i şöyle göz ucuyla süzer, dalgın dalgın Mustafa Reşide bakar. Said Paşa Çakırcalı Mehmet Efeye döner, ‘Efem bu iş olmaz, imkansız’’ der. Çakırcalı da gözünü Said Paşaya dikmiş, gözleri patlayacak gibi olmuş, bir kaplanın avına saldırır gibi Said Paşaya öfkelenerek döner Said Paşaya.. ‘’Paşa paşa, bu ricamı kabul etmezseniz, bu defa ben kendi yöntemlerimle çalışıp alırım’’ der. Bu sözün üzerine Said Paşa önce irkilir, sonra da Çakırcalı’ya dönüp ‘’peki bir çaresine bakalım’’ der. Bir taraftan uşaklar, cariyeler el pençe, biri giriyor diğeri çıkıyor. Yemek hazırlıkları sonrası, yemek masasına geçerler, yemekler yenir kahveler içilirken Said Paşa Çakırcalı’yı harem dairesine alıp burada aralarında baş başa görüşüp konuşurlar. Aralarında bir plan yaparlar. Çakırcalı Mehmet Efe harem odasından çıkıp Mustafa Reşid’in yanına gelir, ‘’haydi gidiyoruz’’ der. Yoldan geçen bir faytona binip İkinci Kordon, oradan Gıremer Palas Otel’in gazinosuna gelirler. Gazinoya girip burada bir masaya otururlar. Gelen garsona bira söylerler. Garson işlemeli gayet lüks bir tepsi üzerinde biraları getirir. Mustafa Reşid bu yaşananlar rüya mı hayal mi diye bir anlam veremez. Bu yaşanan olaylara, Çakırcalı için neredeyse hayatının tamamı dağlarda geçen bu Efenin şehire gelince sanki hayatı İzmir’de şehirde geçmiş gibi karış karış her yeri bilmektedir biralarımızı yudumlarken Mustafa Reşid Fransızca konuşur Çakırcalı da anlıyormuş gibi ‘’vıy vıy’’ diyerek cevap verir. Biralar bitmek üzereyken, Çakırcalı’nın gözü yoldadır. Hava gazı lambaları yolları aydınlatmaktadır. Said Paşa’nın lastik tekerlekli özel faytonunu Macar atları çemektedir. Atların ayaklarından kıvılcımlar çıkmaktadır. Fayton Gıremer Gazinosu’nun önünde durur. Said Paşa’nın baş yaveri faytondan iner, Çakırcalı Mehmet Efe’de ayağa kalkar , Baş yaver’de Çakırcalı’yı görür, Said Paşa’dan istenilen dosyayı getirip Çakırcalı Mehmet Efe’ye verir. Çakırcalı Baş yaverle ayak üstü görüştükten sonra faytona biner oradan uzaklaşır. Faytonun hemen ilersinde de Hacı Mustafa görünür. Çakırcalı ile Mustafa Reşid’de Bir faytona biner Alsancak, Karşıyaka, Çiğli.. Sabah saat 3’e doğru Menemen’e varırlar. Başlarında Hacı Mustafa, zeybekler, kızanlar hepsi orada beklemektedir. Dağlara dönmek için hepsi hazır beklemektedir. Çakırcalı Mehmet Efe, Mustafa Reşid’i çağırır Said Paşadan alınan dosyayı kendisine verir, bir miktar da harçlık verdikten sonra ‘’yine bir haksızlık, adaletsizlikle karşılaşırsan beni bul’’ der. Çakıcalı Mehmet Efe, zeybekler, kızanlar ile birlikte dağlara dönüp giderler. Mustafa Reşid ile Çakıcalı Mehmed Efe’nin maceralı yolculuğu burada sonlanır. Fakat Mutafa Reşid Jön Türklerin bir ferdi olarak Garbikaraağaç’ta, Acıpayam’da Rüştiye’de eğitimde yapabileceği çok şeyin olduğunun bilinciyle yeni okulların açılmasına öncülük ederek cehaletle mücadelesine devam eder. Bu gün Acıpayam, Gabikaraağaç bölgesi eğitimde çok başarılı çalışmalar yapar. Acıpayam’da Garbikaraağaç’ta açılan okulların hepsinin altında Mustafa Reşidin imzası vardır.
Kaynak = Ali Vehbi Aykota 1883 – 1959
S O N
Not: 21 Ağustos 2017 pazartesi günü Girdev Evranı konulu yazım yayınlanacaktır
İ L H A N K U R T





















