İŞ YAKIN ÇEVREMİZİ ÇEKİP ÇEVİRMEYE GELİNCE
Birlikte oturup söyleşirken, sorunu kendilerinden dinlediğimde o dakika bozulmuştum; anında tepki de vermiştim. Hem verilmeyecek gibi de değildi.
O bouyuta yine döner, bir açılımda bulunur, sonuca da öylelikle gider, bitiririm. Hele bir azıcık o boyuta göndermede bulunuvereyim; belki içlerinden bazıları kendilerine ders de çıkartırlar; kim bilir, olur mu olur diyelim.
En başta hemen de belirtmeden geçip gidivermeyeyim; ben kendim de, atadan, deden, ebeden gelme sorumluluk taşımaya yatkın, bir muhtar torunuyumdur.
İlk sorumluluk üstlenişim de, orta öğrenim, eğitimim sıralarında, ta o sıralarda, sınıf öğretmenimizce sınıf başkanlığına getirilmemle başlamıştı. Demek, ta o zamanlarda, görümüm, tavırlarımla öylesi bir izlenim bırakmış olmalıyım ki sorumluluğa layık bulunmuştum.
Lisede de Okul Gazetesi çıkartmaya önderlik edip katkı sağlamıştım.
Antalya’da, 70’li yılların ortalarında, zamanın en büyük otelinin inşaatında, ücretlerimizin ödenmesinde yaşadığımız sıkıntıların giderilmesi için, grev benzeri bir tavır koymaya da öncelik etmişliğim vardır.
Askere alındığımda da, niteliklerimiz sorulurken, sessiz kalmayıp ön almış, er olarak değil, erbaş olarak, önce onbaşı, sonrasında da çavuş olup çıkmıştım ki o rütbeye yükselebilmenin eğitimine katlanılması epey bir zorludur.
Ağabeyim, kamu görevinde aynı yerde birlikte çalışırken, müdürlüğün çalışanlarınca kurulmuş olan tüketim kooperatifimizin yönetiminde yer alırken, ben de ilk sendikal hareketliliğin önünü çekenlerden biri olmuş; önce işyeri temsilcisi, sonrasında da, yeni açılan sendika şubemizin akademik çalışanlarına taş çıkartıp basın-yayın-eğitim yazmanlığı görevini bilinçle isteyerek, üstlenmiştim.
Buralara çıkıp geldiğimde de, yeni ilçe olan kasabamızda, zamanına göre etkili bir gazete çıkartılmasına öncülük etmiş, iki ayrı okulun Aile Birliği Yönetimleri’ne seçilip birinde de, başkanlık yapmıştım. Burada da aynı doğrultuda sorumluluklar üstlenmekten geri durmadım; iki ayrı lisenin birinde yönetimde, birinde de başkan yönetici olarak yararlı olmaya baktım. Belediye Başkanlığı Meclis Üyeliği Aday Listesi’nde kendime yer bulmuştum. Delegeliğim de söz konusu olmuştu. Oturduğumuz apartmanda da eşim yönetici yapılmıştı. Ayrca bulunduğumuz mahalleye eşim muhtar adayı olarak çıkmış, her 6 seçmenden birinin oyunu almış, seçilemese bile 4 adaydan ikisini geride bırakmıştı. Eşimin o çalışmalarda gösterdiği çabaya şapka çıkartırım. Eşim halen davamızın kadın kolu yönetimindedir. Alan çalışmalarında canla başla arkadaşları ile bayağı bir emek ortaya koymaktadırlar.
Halen gidip geldiğimiz memleketimizde de, bildik, tanıdık çevre insanlarımızdan, hem köyümüzün, hem ilçemizde kaldığımız konutun bulunduğu mahalleye muhtar adaylığı, ilçemize de davamızın ilçe başkanlığı önerilerini alıyoruz.
Onca sayıp dökmeyi elbet bir yere getirip bağlamak için ettiğimi anlamış olmalısınız.
Burada, ilçemizin en derli toplu ve de başarılı olunmuş konut yapı kooperatifinin üyeleri, o artık bitirilerek yıllardır oturmakta oldukları konut sitelerine, şimdilerde yönetici sıkıntıntısı yaşıyorlarmış. O sitelerinin yönetimine kimse istekli değillermiş. Konut/daire sahiplik sayısı ise, yüzün çok üzerindeymiş. Gelinen gidişat aşamasında ise, işin kayyum atanmasına çıkıp varacağı kesin görünüyormuş. Eh… ne diyelim, hani bir sözümüz vardır; yeri geldiğinde dillendiriliverilir: “El, elin eşeğini, ıslık çala çala arayıverirmiş.” Açıkça anlaşılacağı üzere, işin sonu oraya varıp gitmiş.
Oysa bahçıvanları varmış. Ne var ki işte yönetici çıkmıyormuş. Daire sahiplerinin hepsi okumuş, yazmış; zamanında ilgili kurumlarında yöneticilik yapmış olduklarını da göz önünde bulunduralım. Şimdilerde her bir daire sahiplerinin emekli kişiler olması gidişatın seyrini değiştiriyor olsa gerek. Yaş 70’e dayanıp varınca ve de üzerini geçince, sorumluluklardan kaçınılıyor mu dersiniz?
Öyle de olsa o kişilerden epey bir sayıda parti üyeliği, hatta delegeliği yapanların olduğuna da kalıbımı basarım. Pek çoğunun da karşıt tv. izleyip karşıt gazete okuduklarını da öngörebiliyorum.
Karşıt tavırda olunmasını hepimiz bir yere kadar anlarız da, sizleri bilmem ama ben, kendi yakın çevresinde sorumluluklar üstlenmekten kaçınmış olmayı, bir türlü hoş görüp kabullenemem.
Atıp tutarken mangalda kül bırakmayanlarımızı, iş sorumluluk almaya gelince, süt dökmüş kedi örneği, sus pus olup çıkmalarını, hiç ama hiç içselleştiremem.
Umarım konuyua ilişkin, kendimizden de sırasında örnekler vererek, doğru yönde anlaşılabilir bir biçimde açılımda bulunabilmişimdir.
Herkese iyi haftalar…
________________
NOT: Kahramanmaraş ve çevre illerimizden, komşumuz Suriye içlerine kadar olan coğrafyayı geniş çlçüde kapsayan ve, özellikle de Pazarcık ilçesinde etki şiddeti yüksek depremlerden zarar gören halkımıza geçmiş olsun, yakınlarını kaybedenlere başları sağ olsun diyoruz. Yaşamını kaybedenler için derin üzüntü duyuyor, yaralılar için tez zamanda sağlıklarına kavuşmalarını diliyoruz. Umarız yörede yaralar bir an önce sarılma yoluna gidilir.