ATGÖZLÜĞÜ
Benim, o, yerli yersiz kapkara güneş gözlüğü ile görünenlere tepkili olduğum gizli saklı değildir.
Yazıma başlamazdan önce, bir video haberine denk geldim. O izlediğim haber ise, tepkili oluşuma örnek olacak nitelikte idi. Kısaca oynatıverdiğim o akan görüntülerde, bir sahne, benlik olmanın bile ötesine geçiyordu. Fenerbahçe’nin, ötelenmiş seçimini ille de öne çekilmesi için bastıran biri vardı. İşte o ünlü, eski yönetici birisi, kapkara gözlüğü ile idi. O haliyle bile(!) tanıyanı çıkıyor. Yoluna çıkıp aynı tepkisel zihniyette olduklarını ileri sürdü. Üsteleyerek, o ünlü kişinin, gözlüğünü çıkarttırdı; birlikte, yanak yanağa resim de çektirdiler. Hareketin anlaşılır bir yanı, yönü vardır. Kasıntı amacından çok, bilinmezlik önde gelir.
Birde “atgözlüğü ile görme hali hali” vardır.
At arabacılığında atgözlüğü koşum takımı asıldır. Kent, kasaba yaşamı bunu gerekli kılmıştır.
Böylesi bir açılımdan sonra sıranın asıl diyeceğime geldiğini kestirebildiğinizi sanıyorum.
Sık sık kalabalık söyleşilerimiz oluyor. Memleketi, sözde de olsa kurtarıvermiyorsak bile her boyutta ele alır dururuz. Bildiğiniz gibi her akıl da bir değil.
İyi de, kişi, tekin biri değil ki; kendi boyunu kat kat aşan kitaplar okuyup devirmiş ve bir o kadarını da yazmış. Gelgelelim, gidişatı okumakta, irdelemede kendileriyle ayrışıyoruz. Avrupa görmüşlerimiz de bu boyutu içeriyor. Onlara göre, memleket, çok da öyle, öldük, bittik, havasında değilmiş(!).
Örnekleme de yapıyorlar: Dev tv. görüntülü, kıyı yerinde, ederini ödeyerek bir karşılaşma izlemişler. Oradakiler, öylesine harcama yapıyorlarmış ki, dolu dolu yiyecek, içecek sunum tepsileri havalarda hiç eksik olmuyormuş.
Bir diğeri de anlatıyor; içkili balık yenen yerde, tek kişi için bile ederin çift binliklerden aşağı olmadığını belirtiyordu. Öylesi yenilip içilenin az buz bir tutar olmadığına sözü getirerek, ülke yaşantısının ağlanıp sızlandığı gibi bir kertede olmadığını, o yolla(!) açıklamaya çalışıyordu.
Ben durup dururken mi “atgözlüğü” boyutuna girdim sanıyorsunuz?
Hani, bu kişileri umursamayacağım ama kişilerden biri, İstanbul’un her köşesini bilip boyunca kitap yazmış, türünde bir Yaşar Kemal sanki. Bir diğeri de yine aynı; direniş yanlı kitaplar döşemiş. Avrupalara dek gitmiş. Kıyaslama yapar, dersiniz. İşin en kötüsü, bir de yeni anayasa yapılmasından yanalar.
Hacı hacıyı Mekke’de …t …ti dakikada bulur, türü bu kişilerle aynı ortamlarda bulunuyorsam da nesnel olmada ayrışıyoruz. Atgözlüğü boyutu göndermem o yüzden.
Bana göre, gidişatın sıkıntılı olduğunun temel veri ölçüm örnekleri onlarınkiler olamaz. Öylesi örnekler, büsbütün atgözlüğü ile ilişkilendirilse gerektir. Geneli yansıtmaktan oldukça uzaktır.
Geçen haftalar içinde bir yazımda da söz etmiştim. Ülke halkının geçim sıkıntısı çektiğine değinmiştim. Bunun en gerçekçi bir iki temel yanını da birer tümce ile verip geçmiştim. Onlardan biri yargı sürecindeki icra takibi dosya sayısıdır. Bir diğer temel gösterge de cezaevlerinin doluluğudur. İş ve işsizlik boyutunu ise hemen her gün başat konu olarak ele alıp duruyoruz. Kapanan, yeni kurulan şirket sayıları da tabloyu iyi yansıtır.
Herkese iyi haftalar…






















