SEÇİM YAPILMASI İLE OYLARI KİMLERİN SAYACAĞININ ÖNEMİ
Geride bıraktığımız seçim ve sonuçlarına ilişkin tartışmaları bir zaman daha sürdürmeden duracak gibi görünmüyoruz.
Ülkemizde gidişatın tartışılır olmaktan çıkarılıp olağanlaşmasını yakın zamanda göremeyeceğimiz anlaşılıyor.
Seçimlerde alınan sonuçlardan sonra yürütme ve yasama erkini elinde bulunduran kesim, nasıl nasıl edip tartışmadan uzak olmayan bir biçimde de olsa, yine dizginleri elinde tutmayı kotarmış bulunuyor.
Şimdilerde ise, seçim sonuçlarına ilişkin peş peşe irdeleme ve sorgulamalar yapılıyor.
Seçimleri kaybetmeyen kesimin, işlerinin hiç de kolay olmadığını ilgili, ilgisiz, pek çok çevrenin de kabul edeceği hiç öngörülemez değildir. Bu süreci, bütün gerilim ve sıkıntılarıyla, hiç kaçarı göçeri yok, birlikte göğüsleyeceğiz; orası bir kere kesin.
Ne yazık ki seçimlerde yaşanacak o Sandık Güvenliği konusu hep önemini korudu. Çünkü, geçmiş seçim ortamlarından da, bilindiği gibi yürütme ve yandaş kesimlerinin, gemi azıya almış, gözü kara derecesinde hareket edeceği önceden belliydi.
Seçim yasalarının, her bir seçim öncesi, yeniden ele alınıp düzenlenmesi, karşıt kesime güçlük çıkartmıştı. Yürütmenin, yasamanın çıkarına olacak biçimde o yasaların değiştirilmesinden hiç vazgeçilmemişti.
Mecliste milletvekilliği olarak üçüncü büyüklüğe sahip parti ilgilileri üzerinde ise, yasama ve yürütmenin büyük ortağı kendilerinin de benzer sıkıntılar yaşamalarından ders çıkartarak, üstü örtülü parti kapatmayı es geçmeyi ilke edinmelerine karşın, küçük ortağın sürekli üsteleyerek, C. Savcıları’na yönlendirme, baskı yapması sonucu, bir yargı süreci işletilmiş; yok seçim öncesi kapatılacaktı, yok seçim sonrasına bırakılacaktı, yok hazine desteği kesilecekti, kesilmeyecekti türü, yüksek yargı kararı, sürümcemede bırakılan bir boyut olup çıkmıştı.
Seçim takvimi süreci boyunca muğlak kalan o boyut, bırakın o kesimin seçmen kitlesinin aklının karışmasını, partinin yönetici ve vekillerinin bile ne tutum ve tavır takınacakları konusunda sıkıntıya sokmuş, son ana kadar da açık seçik bir yöntem belirleyememe durumuyla yüz yüze bırakmıştı. O belirsizlik süreci de, dar zamana sıkıştırılan, sonuca odaklı, akılcı çözüm yöntemlerini örselemiş, bilerek kasıtlı hareket eden, baskıcı kesimin işine yarayacak biçimde, ipe un sermeler görülmüş; öylesi bir gidişatta avuçlarını oğuşturarak bekleyenlerin umut bağladığı sonucu doğurmuş; yargı sürecine takılı kalmış kesimin, önceki seçimlerdeki başarı çita yüksekliğini karşıtlarınca da umulduğu gibi sekteye uğratmıştı.
O kesimin, bağımsız milletvekİlliği çıkartma süreçlerinde, okur-yazar olmayan, ya da kafa karışıklığı yaşayacak seçmeni, uzun oy pusulasında, mühür basacağı yeri, cebinde getirdiği, o yere göre belirlenmiş ip ile ölçüp ancak basabilmişken, o işler, bilinçle, daha bir karmaşık hale getirilmiş, sürecin kısalığı da bir başka önemli sorun çıkarttığı görülmüştü.
Sonuçta da olan olmuş, işte o kesimin, % 2’lik oy kaybı bile, ülke halkının yazgısında başat etken olmuştu.
Başat karşıt kesimin faturası ise elbet çok daha ağırdı. Bir kere sandıkların % 100’üne egemen olunamadığı açık seçik görülmüştü. Örgütün birçok konuda eksiği gediği vardı. Sözle peynir gemisi(!) yürümüyor. Yenilenmenin ise, en temel kaçınılmaz gerçeklik olduğunda hemen herkes birleşmiş görünüyor.
Meclise, sağ kesimin içinden, sonuçta bizim de çıkarımıza olacağını düşündüğümüz yeni partiler sokmuş olsak da, umutlarımızın yeşermesi, başka baharlara ötelenmiş bulunuyor.
Bakalım, yaşayıp göreceğiz.
Herkese iyi haftalar …