HANE REİSİ Mİ YOKSA GELİN HANIM MI?
Bu hafta yazı konumu belirlemekte zorlanmadım desem yalan olur.
Neden öyle diyorum, elbet açıklayacağım.
Ben, yazılarımın bazılarını, çoklu arkadaş toplanmalarımızda, yaptığımız söyleşilerden alıntılıyarak oluşturuyorum. O söyleşilerimizden etkilenmiş olduğum boyuta sözü getirerek bir açılımda bulunuyorum.
Geçen hafta içinde de öylesi bir söyleşi içeriğinden oldum olası etkilendim. Bu yazıma el atıncaya kadar da aklımda yer etti durdu. Ancak yazıp dile getirirsem kurtulabileceğimi anladım.
Olayın gelişimi şöyle; C.H.P. 38. Olağan Kurultayı’nın ardından, ortaya çıkan tablo üzerine, ileri geri, elbet konuşuyoruz. İçimizden bazılarımız, durum değerlendirmesinde bulunuyorlar.
Dediklerine bakılırsa da artık, gelinen aşamada, eskisi gibi davranmayacaklarını belirtiyorlar. Kendilerinin eğiliminin söz konusu olmayacak oylamalarda, sandığa gitmemek, gibi bir tavır içine de girebileceklerini belirtiyorlar. Zaten, yaşlarının da o boyuta çok el vermediğine sözü getiren, sözüm ona kişiler, etki edemeyecekleri, hiçbir oluşuma, gidişata destek vermeyeceklerini, özellikle belirtmekte üsteliyorlar.
Boy hedefi yapılmamak için, konuyu, üstü kapalı olarak geçip anlatmayı yeğliyorum.
İlgili, sorumluluk üstlendikleri dönemde, seçimlere gidilirken kendilerine buyurgan davranıldığından söz etti. Kırılıp küstürüldüklerinden dem vurdu. Neredeyse, bir kıyıya itildiklerini, söylemeye çalıştı. Kendilerinin tutumlarının, emeklerinin hiçe sayıldığını dillendirmeye kalktılar.
Daha da kötüsü, bir dileklerinin, onca verdikleri seçilmiş örgüt temsilciliği ve ortaya koydukları çalışmaları hesaba kitaba alınmayıp yerine de getirilmemişmiş. İşe yerleştirme içeren o dilekleri kabul görecekmiş gibi yapılmışsa da yerine getirilmemişmiş. Gelinlerinin, işe alınması söz konusu iken, aynı yere bir başkası alınmışmış.
Ben de düşünüyorum; ortada bir gelinin işe yerleştirilmesi söz konusuysa demek ki gelin hanımın beyinin bir işi var ve darda da değiller. Gelin hanım değil de başka bir kişi, öngörülen işe yerleştirilmiş ise ve o kişi bir aileyi geçindirecekse, kem küm etmeye hiç gerek yok; işin, ancak doğrusu yapılmış denilebilir.
Bilirsiniz, en azından duymuşsunuzdur; “Mahkeme kadıya mülk değildir. Bu memleket hepimizin olduğuna göre, adîl olmak, başat ilke olmak zorundadır.
Adı anılmamaya çalışılan, sorumluluk üstlenmiş kişi ise, seçim çalışmaları başlamış iken, asıl başat seçilmişliğe soyunmuş kişinin, en yakını, çalışmalara el atıp önderliği üstlenip alışıyla sürece, daha genç ve kalabalık çalışma grubunun katılımı sağlanmış iken, geri durmuş, parmağını da kıpırdatmamış. Üstelik, o kırılıp küsen kişi, bir önceki seneden öngörüsü yapılmış, ünlü bir kaplıcaya gitme işini hiç de ötelemeyip çalışmalara ara vererek, çekilip gitmeği yeğlemişler(!).
Hareket sizce doğru mu? Küslük, kırgınlık tavırları takınmışsınız, emeğinizi de esirgemişsiniz.
Sizin, artık, o isteğiniz, dileğiniz yerine getirilir mi? Elbet getirilmez. Hem sizin önceliğiniz de söz konusu olmamalı. O işe bir başkasının yerleştirilmesinin gerekçesi de açıkça ortada.
Ülkemiz zor zamanlardan geçiyor. Bu günlerimiz belki de iyi günlerimiz. O yüzden, hiç olmazsa her haneden bir kişiye olsun, bir iş; aş verilebilmesi (Her ne görüş ve düşünceden olursa olsun.) ilkesinden hareketle, kazanç kapısının aralanmasına çalışılması, çok daha önemli boyut olsa gerektir.
Siz isterseniz, ille de o olumsuz tutum ve tavrınızda üsteleyebilirsiniz. Bu yaşınızdan sonra, 180 derecelik bir dönüş yapacak olursanız, o sizin bileceğiniz yol, yöntemdir. Bizlerin, o tür davranışlar sergileyenlere ne dediğimiz de gizli saklı değildir; işin içinden, dönek, der çıkarız. Bir pire için, yorgan yakmak da zaten bizlere özgü bir niteliktir. Halen değişmemiş isek, başkalarına gerici demeye, dilimiz de varmamalıdır; çağdaş düşünceyi yakalayamamışız demektir. Bu yaştan sonra, tutum ve tavır koysanız ne olur, beri gelseniz ne olur?
İlkeli kişiler hedefe kilitlenirler. Onları, ummadıkları bazı densizlikler hiç de yollarından çeviremez. O kadarlık bir hoşgörüyü, anlayışı gösteremiyorsanız, sizin, sokaktaki herhangi bir kişiden, ayrışan, öne çıkan yanınız mı kalır.
O sorumluluk aldığınız dönemde, ortaya koyduğunuz çabanızda da başarı kıstası bellidir. O çaba, ölçüye vurulduğunda, sonucun ne olduğu açıkça görülmüştür. Memleket davamıza ilişkin yapılan her bir çalışmadan habersiz değiliz. Öyle üstün bir çabanız görülseydi, bir başarı ortaya koyabilseydiniz, zaten vazgeçilmez de olurdunuz.
O küstüm, kırıldımlarla yol alamayacağımız da ortadır. Bizim memleket davamız, bu, çıt kırıldırım, hareketlerine hiç gelemeyecek kadar öncelikli bir boyuttur. Böylesi yol arkadaşlarımız olacaksa, hiç olmasınlar daha iyidir.
Konuya ilişkin kısaca diyeceklerim bu kadar. Umarım, örtük de olsa, derdimi anlatabilmişimdir.
Herkese iyi haftalar…