41 ÇALIŞANDAN 1’E İNDİĞİNİZDE DEĞİL;
YILDIZINIZ PARLIYORKEN OLMALIYDI…
Biz, henüz çocukken, gün görmüş geçirmiş, rahmetli anam, “ Ne oldum, dememeli, ne olcam, demeli,” derdi. Bu sözü bir kez duymuş değiliz. Sık olmamakla birlikte, ders çıkarılması gereken bir olayla bağlantılı olarak kendince söylendiği olurdu. O sözün bize söylendiğini aklımızdan bile geçirmezdik; daha yaşımız başımız neydiki! Öyle olmakla birlikte bu sözün derin bir anlamı olduğunu hesaba katmamız gerektiğine kanaat getirirdik. Yoksa anamız durduk yerde böyle söylenmezdi, diye düşünürdük.
Büyük oğlumla öğlenleri ayaküstü bazı anlatıveririz. Çalıştığı işliğe annesi öte beri hazırlar, ben de üşenmeden onları bisikletimle götürüveririm. İşte o anlarımızın birinde, oğlum, benim de bildiğim kişilerin, şaşalı dönemlerini geride bıraktıklarını, artık kaçınılmaz bir eşiğe gelip dayandıklarını üzülerek dile getirdi. Bu gidişata elbet ben de üzüldüm.
Bu gidişatın başları şöyledir:
Hani o bizim yanımızdan teğet geçtiği söylenen dünya ekonomik bunalımı vardı ya, işte o bunalımın önceleriydi. Turizmimizin başkenti diye nitelenen o kentimizin kıyısında bir yaşam biçimi vardır. Zamanında akıl edilip elde edilmiş bir çevrede işletmecilik yapılıyordur. Onlarınki, çok kişinin el atmadığı bir alandır. Avrupa’nın önde gelen ülkesinden sözde bir işletmeci vardır. Fiiliyata gelince boyut başkadır. Asıl işin içinde onun yaşam arkadaşı vardır; akademik biridir. Ülkemiz insanıdır. Birliktelikleri bildiğimiz türden değildir.
O yabancı kişi, sık sık bizim insanımızın iş bilmezliğinden, saflığından, pasaklılığından, bilgisizliğinden, çelimsiz oluşundan dem vurarak aşağılar; hor görür.
Onların, o kentte asıl işleri olarak odaklandıkları, yüklüce bir işletme anaparası ve de borçlanma gerektiren bir başka iş alanları daha vardır. Oranın ilklerinden de sayılırlar. Gel zaman git zaman, oranın iş alanı 3 bin kişiye, söz konusu kişilerin de çalışan sayıları bu sayının 1/10’na denk gelecek orana ulaşır. Önemli değerde tasarımlar gerçekleştirilir, bol paralı işler kotarılır.
Diğer işleri de şöyle böyle sürüp gitmektedir.
İşte ne olduysa o 2008 yılında ülkemizi teğet geçtiği özellikle dillendirilen, gerçekte bir çok işvereni, işçiyi etkileyen ekonomik bunalım sonrası olmuştur. İşler artık ter yüzdür.
İşletmecilikte de öyle ben yaptım oldu türünden söylemlere yer yoktur. Yasalar gereği hareket edilecektir. Çalışanların hakları, öyle bir kıyıya atılı verilemez. Uzun süre çalışan kişilerin kazanılmış hakları külfet oluşturur. Onlar da bundan kaçınmak için yeni yeni çalışan alırlar; eskilere de sürekli yol verirler. Bu kez müşteri karşısında nitelik düşüklüğü yaşanır. Sonuçta da el etek ortalıktan çekilmiştir.
Diğer işletmenin çok sayıdaki hizmet araçları bir bir elden gider. Dev resmi borçlar yüzünden nice mal varlığından olunmuştur. Ardından da mülklere sıra gelmiştir.
Çevre insanlarıyla ilişkilere pek önem verdikleri de yoktur. Atık suları yollara taşar; yakınmalara kulak asmazlar. Komşuların kümes hayvanları köpeklerince yenilip yutulduğunda onu bile umursamayıp kârdan saydıkları dillendirilmiştir. Onca bakıp besledikleri, büyük, değerli hayvan sayısının ve yapılar silsilesinin atık suları yollara taşmış olduğu halde biriktirme deposunun boşalttırma bedelini artık gözlerinde büyütür olmuşlardır.
Çevre komşular da hoşnutsuzluklarını aralarında topladıkları imzalar ile o işletmenin taşınması için bastırırlar.
Kaçınılmaz sonuç kapılarına dayanır. Süreç sarksa da taşınmaları kesinleşir.
Sonuçta, mal sahibi iken gittikleri geniş arazide kiracı konumundadırlar. Değerli hayvanlarını da bırakı verememişlerdir. İşletmecilik sonlandırılmış, tek bir bakıcı ile yetinmeye kadar iş düşürülmüştür. Yine de masraf büyüktür. Zaten her yere borç takılmıştır.
Vergi boyutundan kaçınmak için çiftçi belgesi gerekir. Ancak onun için de T.C. yurttaşlığı alınmalıdır. O yola başvurulur. Ne var ki, o başvuru kabul görmez. Oysa 25 yıldır ülkededirler.
Zamanında, aşağılanan çalışanlar ve tanıdıklar da o yabancıya eski hareketlerini anımsatırlar. Yabancının ise yüzü düşer; söylenecek sözü de, başını kaldıracak yüzü de yoktur.
Rahmetli anam, boşuna söyleyip durmamış; kişi, “ne oldum dememeli; ne olacağım demeli”. Özellikle sanatçı Sümer Ezgü’nin seslendirdiği türkümüzde de dile getirildiği gibi, kişi, “Vara, yoğa gülmemeli...” Dünyanın bin bir türlü hâli var.
İyi haftalar.