Kanaat, elindekine razı olma, sahip olduklarını yeterli görüp fazlasını istememe anlamına gelir. Kanaatkâr, kanaat sahibi olan kişi, kanaatkârlık ise elde bulunanla yetinmek, başkalarının elindekilere göz dikmemek, aşırı kazanma hırsından kurtulmak demektir.
Kanaatkâr insan hayattaki durumundan, sahip olduğu bedensel, zihinsel, ekonomik, sosyal, kısaca tüm maddi ve manevi imkânlardan memnuniyet, hoşnutluk ve mutluluk duyan, rahatlık hisseden, tatmin duygusu yaşayan insandır. Bu nedenledir ki Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) kanaati, tükenmeyen bir hazine olarak nitelendirmiştir.
Kur’an’da birçok ayette, dünyaya ve mala karşı aşırı düşkünlük yerilmekte, kanaatkârlık övülmektedir. (Ankebut Suresi 64). İsyankâr tutum takınanların ahirette perişan halde olacakları vurgulanmaktadır. (Taha Suresi 111) Bu doğrultuda kişiden istenen, onun çalışması, gayret etmesi, gerekli çabayı göstermesi, üzerine düşeni yapması ve sonra kendisi için Allah’ın takdir ettiğine rıza göstererek hareket etmesidir.
Bu nedenle kanaat, kişiyi çalışıp daha iyi imkânlara sahip olmaktan alıkoyan bir olgu değildir. Kanaatte bir taraftan kişinin, Allah’ın kendisi için takdir ettiğini, başına geleni kabul etme, ona razı olma, istek ve arzularının kışkırtmalarına engel olma vardır, yani sabır ve şükür vardır, diğer taraftan da mevcut duruma isyan etmeden daha iyiye sahip olmak için çalışma, mücadele etme, uğraşma vardır.
Kanaatin bir ucunda tamahkârlık, diğer ucunda ise paraya ve mala hiç önem vermeyip bunlardan uzaklaşmak, dünyadan el etek çekmek yer alır. Kanaatkârlık bu iki tutumun ortasında yer alan bir özelliktir. İnsanın mala ve paraya karşı tutku derecesindeki bağlılığını önleyerek onu fedakârlığa, feragate yöneltir.
Kanaatte hırs yoktur. Sonu gelmeyen arzu ve istekleri doyurmanın peşinde koşmak yoktur. Bu nedenle kanaatkâr olan kişi özgürdür, onurludur. Para, mal, makam, mevki elde etmek için asla kendini küçük düşürücü davranışlarda bulunmaz, onurunu zedeleyici bir tutum takınmaz.
Kanaatkâr insan kendisiyle, Allah’la ve toplumla barışıktır. İsyankâr duygular taşımaz. Kendisini de, Allah’ı da, insanları da, hayvanları da, doğayı da sever. Gönlü geniş, kalbi ferahtır. İyimserdir, ümitvardır. Hayata olumlu gözle bakar. Pozitif insandır, mutlu insandır. Aşırılıklardan uzak, duygularını, isteklerini kontrol altında tutan, kendine hâkim olan güçlü insandır.
Kanaatsiz insan ise mutsuzdur. Bir türlü tatmin olmaz. Ruhu açtır, doyumsuzdur ve karamsardır. Sahip olduklarını göremez. Bardağın hep boş tarafına bakar, negatif insandır. Bu konuda Cenap Şahabettin’in şu sözü çok anlamlıdır: “ Karnı aç olanlardan çok, kalbi aç olanlara acırım.”
Selam ve Dua ile…