Yaz sıcaklarından kaçınabilmek, geçmiş köylülüğümüzde yer alan kırsalda hoşça zaman geçirebilmek için kendimizi attığımız Nif-Gedre’deki yaylamızda çevre insanları ile iletişimimizi ilerlettikçe ilginç yaşanmışlıklar öğreniyor; bayağı bir de şaşkınlığa uğruyoruyoruz.
Bu sözünü ettiğim, yazımın başlığına taşıdığım kişi, aynı zamanda benim çayır komşularımdan, meslektaşımda olan benim gibi emekli biri.
Ne zaman kendisine ses etsem hemen tepki vermiyor. Ancak yakından selamlaşıp bir birimize seslenerek konuşabildiğimizde benim söylediklerimi o zaman duyuyor ve anlayabiliyor. İşte ondan sonra da tepki ya da karşılık veriyor.
O çayır komşum Durmuş Yenigün, bulunduğumuz ovadan sonra hemen tepemizde bin iki yüz metre daha yükseliveren, zirvesinin çıplak ve kayalık olduğu görünen Çal Dağı’nda dokuz yıl Yangın Gözetleme Görevlisi olarak çalışmış. Sonrasında da canı tak ettiği için yarı sitem ederek, yarı meslekten kopma noktasına geldiğini dillendirerek, o tavırlarıyla kendisinin aşağılarda; köyde görevlendirilmesini sağlamış. Hizmetini öyle sürdürmüş.
Komşum ve meslektaşım Durmuş Yenigün’ün o ayaüstü yaptığımız söyleşilerimizde bana anlattığına göre, kendisi o Çal Dağı’nın tepesinde görevli olarak bulunduğu sıralarda tepesine üç kez yıldırım – o şayika demeyi yeğliyor- dümüş. Her ne kadar, öylesi yerlerde, devlet çalışanların güvenini sağlamak için yıldırımsavar koyuyor olsa da öteye beriye düşen o yıldırımların ne denli gürültü kopardığını ancak görüp yaşayanlar bilirler. Komşum ve meslektaşım olan Durmuş Yenigün, o yıldırımsavarların -o yine daha anlaşılır olması için “paratöner” diyor- ancak elli metre öteye uzaklaştırabildiğini söylemekte. İşte o yüzden de yakınlarına düşen yıldırımların çıkarttığı şiddetli gökgürültüleri sonucu büyük oranda etkilendiği için kulaklarında duyma sorunu yaşamakta.
O çalıştığı Çal Dağı doruğunda bulunan Yangın Gözetleme Kulübesi’nde bugünlerde genç bir çalışan olan Tuğrul Yenigün(!) görveli imiş. Yanında görevlendirilen ikinci kişi de kesin vardır. O yangın gözetleme işinden, günümüze gelinceye dek hiç de azımsanmayacak sayıda çalışan görev alarak emekli hakkı elde etmişler.
Emekli meslektaşım, bugün için, çalıştığı o Çal Dağı doruğunda bulunan Yangın Gözetleme Kulübesi’nin yeriyle ilgili bir öneriye de sahip. Meslektaşım diyor ki, o gözetleme yeri, daha aşağıda olan “Karatepe”ye alınsa iyi olur.
Karatepe’ye bakıldığında da gerçekten yangın gözetlemeye yine uygun.
Çalışanlar için de Çal Dağı’nın doruğuna göre daha korunaklı. İlgililer bu boyutu düşünürler de yeni bir Yangın Gözetleme Kule Kulübesi yapımına geçerler mi bilemiyorum. Ne var ki, eğer insan sağlığı, güvencesi yaşamı önemlidir, ilkesiyle hareket edilecek olursa, niye yeni bir yere geçilmesin de denebilir.
Benim görevde olduğum dönemlerde de aynı böyle Çal Dağı gibi bir yüksek dağın karşısında şeflikte bulunmuştuk. Dağın doruğuna bir Yangın Gözetleme Kulübesi yapılmışmış. Sonrasında işlevsel bulunmayarak terk olunmuş. Daha alçak fakat görüş alanı olarak geniş olan bir yakın tepeye aynı amaçla yangın gözetleme yeri yapılmıştı. Yeni gelen bir şef, eskisi gibi yine yüksek olan o uzak tepeye, tuğladan, demirden, betondan masraflı bir yapı diktirdi. Ne var ki, dağı zaman zaman sis, pus bastığı işlevsel olamadı. Yine eski yangın gözetleme yerimize dönmeyi yeğledik. Halen de o yapı kullanılmaktadır. Ulaşımı daha kolay ve üstelik de lojmanlarımıza oldukça yakındır.
Emekli, yarı sağır meslektaşımla işte böylesi konulara değiniverdik. Sağlıklar sizlerin üstünüze olsun…
İyi haftalar…



















