IYMETLİ YAZARLARIMIZ CEVAPLIYOR
www.hakanbirol.com
Merhaba değerli okuyucularımız. Her hafta bir yazarla röportaj köşemizde bu hafta “Ekru Aşk” kitabıyla tanıdığımız ” Gülcan Mutaf” var.
Merhabalar Gülcan Hanım, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bize kendiniz ve ilgi alanlarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Merhaba Hakan Bey, öncelikle nazik teklifiniz için ben teşekkür ederim.
1995 yılında Edirne’de doğdum. Uluslararası Ticaret bölümü lisans mezunuyum. Yazmaya olan ilgim üniversite yıllarımda başladı ancak daha geriye dönüp baktığımda lise dönemimde de şiirler yazdığımı fark ettim. Bunları yazar olmak veya bir kitap bastırmak için yazmamıştım. Biriken yazılarım olduğunda çevremdeki insanların yorum ve düşünceleri üzerine böyle bir yola girmiş bulundum. İlk kitabım olan Bitti Dediğim Yerden deneme türünde yayımlandı. Okurların ilgisi ve gelen yorumlar da beni ikinci kitabı yazmam için motive etti diyebilirim. Bu sayede Ekru Aşk ile de roman yolculuğuma başlamış oldum. İlgi alanlarıma gelecek olursak da çok farklı bir hobim olduğunu söyleyemem açıkçası ama borsa ile ilgileniyorum. Youtube kanalım var ve buraya video çekmekten keyif alıyorum. Okurlarımla ve yazar adaylarıyla buluştuğum güzel bir platform. Onlarla olmak da bana iyi geliyor. Bunlar dışında yalnız kalmayı, müzik dinlemeyi ve çoğu insan gibi seyahat etmeyi seviyorum.
“Ekru Aşk” kitabınızdan bahsedecek olursak eserinizde okuyucularımızı neler bekliyor?
Ekru Aşk birçok okurun kendini bulabileceği bir eser oldu. Özellikle Uras karakteri çoğu kişinin “Bu benim işte!” dediği bir karakter. Kitabın ilk sayfalarında bizi kendisi karşılıyor. Yaşadıklarını tecrübe sayıp cebinde taşıyan, duygusal, hayatta karşısına çıkan kişilerin tesadüfi olarak çıkmadığını, kesişen yolların bir sebebi olduğunu düşünen bir karakter. Karakterimizin hikayesi ayrılık ile başlıyor. Daha sonra Suna ve Burçe farklı görevler üstlenmiş, okuyucuya bir mesaj vermek için hikayeye dahil olmuş karakterler olarak karşımıza çıkacak. Kitap isminde aşkı barındırsa da içerisinde kadın cinayetlerini, sokak hayvanlarını, değer vermeyi, değersiz hissetmeyi, aşkı, dürüstlüğü ve hayata dair daha birçok şeyi barındıran bir hikaye oldu.
“Söylenen sözlerden sonra dilenen özrün ağlattıktan sonra güldürmenin arkasına bakmadan gittikten sonra geri dönmenin anlamını bulamadığım zamanlardayım şimdi.” Romanınızdan aldığımız bu cümleye bir nevi araf diyebilir miyiz?
Belki de… Yani anlamını bulamadığımız zamanlara araf diyebiliriz belki ama öncesindeki sözler, karakterin yaşadığı duyguları mantığına dökerek açıklamaya çalışmasından doğan cümleler aslında. Bu paragrafın devamındaki cümlelerde de karşısındaki karakterin yaşadıklarını bizzat yaşamış ve içinde bulunduğu durumu çok iyi anladığını ifade eden, yine duygu seli içerisinde olup, mantığını devreye sokmaya çalışan bir karakterimizin sözleri yer alıyor.
Roman mı deneme mi? Hangi türe kendinizi daha yakın buluyorsunuz?
Aslında roman ama ben romanımı yazarken deneme türünde yazdığım parça parça eserleri bir araya getirerek farklı bir eser ortaya çıkartmıştım. Şu an üçüncü kitabımı yazarken de aynı yazım tekniği ile ilerliyorum. Ortada başı, sonu kurgulanmış bir hikaye olmadan, sadece duyguları ele alarak yazdığım deneme türündeki yazıları daha sonrasında bir kurgu ve çeşitli karakterlerle bağdaştırarak romana çeviriyorum. Sonraki eserlerimde roman olarak devam eder diye düşünüyorum.
En çok hangi tür kitapları okuyorsunuz ve hangi yazarları takip ediyorsunuz?
Hikaye okumayı seviyorum. Açıkçası vakit darlığından mıdır bilemiyorum ama kısa öyküler, hikayeler beni daha çok sarıyor. Stefan Zweig, Nikolay Gogol, Cengiz Aytmatov eserleri gibi…
Günümüz yazarlarından pek fazla takip ettiğim bir yazar yok ama alıntılarını görüp dikkatimi çeken, merak ettiğim kitaplar olduğunda tabii ki yeni yazarlar ve kitapları da araştırıp takip ediyorum.
Yazmak başlı başına cesaret isteyen bir iştir. Yazmak isteyen ama nasıl yazmaya başlaması gerektiğini bilmeyenler için önerileriniz var mı?
Tabii ki var. Bana sosyal medya üzerinden bu tarz epey soru geliyor. Yazmak isteyen arkadaşlar için ben de youtube kanalımda genel bir video yayınlamıştım. Aynı zamanda yazarlarla, yazarlık ve yayınevi süreci hakkında sohbet ettiğimiz Konuk Saati isimli programı da tamamen yazar adaylarının yollarına ışık tutabilmek, bu yolda karşılaşacakları şeyleri biraz olsun aktarabilmek için yaptım. Çekimlerine imkanlar doğrultusunda devam etmeye çalışıyorum. Konuk programımı izlerlerse farklı yazarların, farklı tecrübeleriyle de kendilerine bir yol bulabileceklerini düşünüyorum. Bunlar dışında yazmaya yazarak başlamalıyız. Sürekli yazıp, yazdığımızı okuyacağız. Sileceğiz, değiştireceğiz, bir daha yazacağız. Bir süre bir yerde unutup sonra tekrar dönüp okuyacağız. Üzerine bir şeyler ekleyeceğiz. Benim önerim bu şekilde olabilir. Çünkü ancak yazdıkça kendimizi geliştirebiliriz.
Ülkemizdeki okuma oranları hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Gözlemleriniz doğrultusunda genç nesle bakış açınızı özetleyebilir misiniz?
Türkiye’de kitap okuma istatistiklerine baktığımızda kadınların erkeklere oranla daha fazla kitap okuduğu gözlemlenebilir ama genel olarak okuma oranına baktığımızda ülke olarak okuma seviyemiz oldukça endişe verici. Ben çeşitli sosyal medya platformlarında kitap okuyan ve sürekli kitap görseli paylaşan birçok genç biliyorum. Bunların kendi aralarında okuma grupları oluyor ve birbirlerini okumaya teşvik ediyorlar. Bu çok güzel bir alan ama kitap okumayan kişilerin bu gruplara veya sayfalara denk gelmesi pek mümkün olmuyor. Temennim kitap okumayan kişilerin böyle profillere rast gelerek içlerinde kitap okuma isteği oluşması.
Değerli Gülcan Hanım, bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. En kısa zamanda yeni eserlerinizi de okuyabilmek dileğiyle…
İlginiz ve nazik teklifiniz için tekrar teşekkür ederim. Okurlarıma ve sizlere sevgilerimle…
K