YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR
KIYMETLİ YAZARLARIMIZ CEVAPLIYOR
www.hakanbirol.com
Merhaba değerli okuyucularımız. Her hafta bir yazarla röportaj köşemizde bu hafta öykü ve romanlarıyla tanıdığımız Esin Sayar var.
Merhabalar Esin Hanım. Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bize kendiniz ve ilgi alanlarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Merhaba Hakan Bey. Bu hafta köşenizi bana ayırıp okurlarınızla buluşmamı sağladığınız için ben teşekkür ederim. Asıl mesleğim grafik tasarım. Tasarlarım çizerim, tasarlarım yazarım. Yazmayı ve çizmeyi kendimi bildim bileli severim. Kitap okumak benim için her gün yapılması gereken bir eylemdir. Vücut nasıl su içmek isterse, benim beynim de yazıp, çizip, okumak istiyor. Çok keyif alıyorum.
Elveda Ey Duygularım adlı romanınızdan bahsedecek olursak eserinizde okuyucularımızı neler bekliyor?
Roman dünyamız, aşkın her durumda üstünlük sağladığı hikâyelerin örnekleriyle dolu. Ferhat, Şirin için dağları deler; Kerem, Aslı için durmaksızın yanar. Bu romanımda ben, farklı bir yaklaşım sergiledim: Âşık, ya aşkı ile vicdanı arasında bir seçim yapmak zorunda kalırsa nasıl bir bedelle karşı karşıya kalır? İşte, Elveda Ey Duygularım, bu sorunun cevabını arıyor; güçlü bir aşk hikâyesi ile bu aşka bencilce kurulan bir tuzağa düşen, iyi niyetli roman kahramanımın verdiği kararın nelere mal olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, okurlarımız, “insan insana yapmaz” denilen türden kötülüklerin gölgesinde kalmış bir aşkın gizem, gerilim ve duygu yüklü öyküsüyle tanışacaklar.
Bu arada hemen hatırlatayım: Romanım sadece güçlü bir aşk hikâyesini anlatmıyor. Kötülüğün galip gelmek için kurduğu ölüme kadar uzanan entrikalar, olayların peşini bırakmayan inatçı bir komiser ve başka sürprizler de var elbette.
Roman yazmanın en zor kısımlarından biri de olay örgüsünü oluşturabilmektir. Eserlerinizdeki olaylar yaşanmış bir yere mi dayanıyor yoksa kurgu mu?
Elveda Ey Duygularım bir kurgu. Ancak benim hemen her romanımda anlattığım öykülerin gerçeklikle güçlü bir bağı olur. Bu kimi zaman gezip gördüğüm yeni yerlerden kimi zaman da yaşadığım bildiğim, yeni tanıdığım kişilerden esinlenerek gelişir. Gerçek hayattan aktardığım öyküler, elbette birebir aynı yansımaz kitaplarıma, detaylı olarak süzgecimden geçerler.
Onca öykü ve romanla değerlendiğimizde, verimi yüksek bir yazarsınız. Yazı yazmanın sizdeki anlamı nedir, bize bunu biraz anlatır mısınız?
Yazı, yazarın yansısıdır. Birçok yazar gibi ben de birikimlerimi kurgulayarak kaleme alıp, okurlarımla paylaşıyorum. Yazmanın bende yarattığı hissi ancak nefes alıp vermek eylemiyle tarif edebilirim. Nasıl ki “nefes almalıyım” demezsiniz, ritmik olarak, kendiliğinden nefes alıp verirsiniz, benim için öykü ya da roman yazmak da aynen öyledir. Konuya bağlı olarak olaylar gözümün önünde canlanır, ben de en anlaşılır cümlelerle kâğıda dökmeye çalışırım. Benim için roman karakterleri yaşayan, nefes alan canlılardır, olaylar da gerçektir. Bazen kendi romanımdan etkilenip gözlerimin yaşardığı olmuştur.
En çok hangi tür kitapları okuyorsunuz ve hangi yazarları takip ediyorsunuz?
İnsanı sorun çözmeye odaklayan polise romanları seviyorum. Bir nevi matematik problemi çözmek gibi geliyor bana. Ben aksiyon romantik tarzı yazarım. Duygularla harmanlanmış aksiyon, okurun merakını daima diri tutar.
Son zamanlarda İskandinav polisiyelerini çok keyif alarak okuyorum. Martin Beck serisi, bence kesinlikle okunmalı. Bir kadın, bir erkek bir çiftin yazdığı bir seri. Her gece aynı masaya oturup, saatlerce yazıyorlarmış. 2020 yılında 89 yaşında ölen ünlü İngiliz yazar John Lee Carre’nin Soğuktan Gelen Casus romanını çok severek okumuştum.
Yazmak başlı başına cesaret isteyen bir iştir. Yazmak isteyen ama nasıl başlaması gerektiği konusunda kararsız yazar adayları için önerileriniz var mı?
Kimilerine klişe gibi gelebilir ama yazar adaylarının unutmaması gereken bir doğru vardır: İyi bir yazar, öncelikle iyi bir okurdur. Roman yazmak için ana fikirden başlamak gerekir. Ana fikir belirlendikten sonra bunun hangi olaylarla, zıtlıklarla verileceği planlanmalı. Tasarımda bir başka önemli unsur, karakterlerdir. Ben, her karakterimi gözümün önünde canlandırır, resmini çizerim, boyarım. Onların fizyolojik, sosyolojik, psikolojik özelliklerini alt alta yazarım. Bilgisayarımda her biri için bir dosya açarım. Karakterlerime kendimden veririm ama kendimi o karakterlerden çıkarırım. Unutulmaması gereken bir detay ise, roman karakterleri yazarın kuklası değildir. Onlar, yazar istedi diye her şeye yapamazlar.
Yeterince çalıştığında herkesin yazabileceğini düşünüyorum. Yazdıkları kitap basılmayabilir, basılıp da satılmayabilir. Hiçbir zaman cesaretlerini kırmasınlar. Yazmak insana mutluluk verir, içsel güzellik katar. Yılmadan denemeye devam etsinler. Bugün başyapıt sayılan ünlü eserlerin, başlangıçta yayınevleri tarafından reddedildiği unutulmamalıdır.
Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitabınız var mı diye sorsak?
Bu sıralar gerçek bir yaşam öyküsünden kurguladığım romanıma çalışıyorum. Ara ara geri dönüp yazdıklarını okurken, bir okur gibi heyecanlanıyorum. Umarın bu heyecanım okurlarıma da geçer. Her şey yolunda giderse romanım gelecek yıl okurlarıyla buluşacağını düşünüyorum.
Ülkemizdeki okuma oranları hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Gözlemleriniz doğrultusunda genç nesle bakış açınızı özetleyebilir misiniz?
Türkiye’de okuma oranları giderek düşüyor. Toplumumuz vaktini sosyal medyada geçiriyor. Genç nesil internet bağımlısı olmuş. Çok yakınımdaki gençlerde gözlemlediğim gerçek ne yazık ki bu. Hemen hepsi hastalık derecesinde oyun bağımlısı. Türkçeleri de bozulmuş durumda. Ne acı ki, bazen kurduğunuz Türkçe cümleyi bile anlamakta zorlanıyorlar. Yazım kuralları ise büsbütün unutulmuş. Okullarda kitap okuma konusuna ciddi anlamda yer verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Değerli Esin Hanım, bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. En kısa zamanda yeni eserlerinizi de okuyabilmek dileğiyle…
Ben teşekkür ederim.