YAYLALARDA BAHAR (Karabel- Belayası- Oineondo- Urluca yürüyüşü.03.05.2015)
Fethiye Dağcılık yürüyüşçüleri dağlarda , yaylalarda. Yaylalarda doğa yeni dönmüş yüzünü bahara. Çam, ardıç ve sedirler arasında bahar.
Dostlar gül yüzleri ile selamlaşıyor, yol azıkları tamamlanıyor, rehberimiz sayıları tutturuyor, eksikler sayılıyor, servislere yerleşiliyor. Üç minibüsle çıkıyoruz yola.
Zorlar ovası başakları sarartmış, yakıcı sıcaklara hazırlanmış. Sarıyer’den sonra serinlik karşılıyor bizi çamlar arasında yol aldıkça. Kavaklı’da erguvanlar morarmaya başlamış. Erguvanların asıl ocağı Dereyol’da tomurcuklar kımıldamakta henüz. Doğa ile biz de yenilenme duyusundayız. Bin üç yüz metre yükseklikte Karabel’de iniyoruz araçlarımızdan. Sağ tarafa Belarası (Çökek) yönüne patikamıza sıralanıyoruz.
Karabel Dağı’nda yükseldikçe, ova enginleşiyor. İlk tepeyi aşınca başlıyor Gacak Barajı Gölü seyri. Suyun büyülü bir gücü var. Su çekici,su özgürlük, su temizlik, su çocuk saflığı… Önümüz orman, patikalarda keçi gübreleri. Belarası yalnız yayla evleri ve ak top olmuş ahlat ağaçları ile aşağılarda. Karşımızda ak karları ile Erendağ, Torosların batı ucu. Öyle yakın karlar, elimi uzatsam bir avuç yeter… Tarlalarda ekinler bir karış ve yemyeşil. (Zorlar ovasıne inat.) Sonra çiçekler, papatyalar,mor çiçekler. Mor çiçekler her yerde. Kaya diplerinde, kaya üstünde, çalılar arasında…
Yerler yumuşacık. Her yer çayır papatyası kızıl uçları ile. Adsız ama kokusu eşsiz çiçekler. Oksijen bol, su bol. Çoban çeşmeleri karşıcı şırıl şırıl sularla. Kuşlar sedirler, ardıçlar, pıynarlar arasında. Kulaklarımızda bayram havası.
Öğle yemeği molası sonrası başka keyif. Karabel’de başlayan yürüyüş İncealiler’den Ceylan’a oradan Seki’ye uzanan ova seyri ile eşsiz. İncealiler sınırında Asar tepesinde Antik kent kalıntıları. Kent darma duman. Bilinçsizce, antika aranmış besbellı. Oinoanda burası. Önce sadece kıyı kentleri korumak için yapılan küçük bir yerleşim yeri sanıyoruz bu kenti. Şimdi kalıntılar başlıyor. Rehberimiz isteyen tiyatroya kadar yürüyebilir, diyor. Yürüyorum doğal olarak.
Balpeteği örneği koca taşlarla örülmüş, çoğu yıkılmış uzun bir duvar var önce. Muhtemelen su kemeri. Sonra yapılara benzer bölüm, sonra meydan, sonra tiyatro. Belli belirsiz yapılar. Lahitler yerlerde, sütun başlıkları yıkıntılar içinde. Sonra bir yapı ile karşılaşıyoruz. Üzerinde kentin planı var. Almanca yazı, bağışlarla yapılmış bir bina ve üzerinde bağışçıların adları yazılı. Restorasyon yapılacak diye düşünüyoruz.
Oinoanda adına önce Hitit çivi yazıtlarında rastlanmış, şarap anlamında. Hititlerin Xhanthos’a karşı yaptıkları seferde burasının Lukka ülkesinin dört bölgesinden biri olduğu belirtilmiş.(Kibyra, Bubon, Balbura diğer bölgeler.) Yerleşim izleri MÖ3. Yüzyıl sonları ile 2. Yüzyılın başlarına dair. Şehrin önemi Oinoandalı Diyojen’den, kalıntılar arasında yer alan felsefi içerikli yazıtlardan kaynaklanıyor.Kent MÖ.84’ten sonra Romalıların dörtlü ittifaka son vermesi ile Likya Eyaletinden bir kent olarak varlığını sürdürmüş. MS7. yüzyılda Arap akınlarına karşı kentin doğusundaki büyük duvar yapılmış. Agora ve meydan yapıları kentin kuzeyinde düz bir bölgede yer alabilmiştir. Diğer yapılar meyilli, engebeli arazide. Güneyinde iki kule ve bir tepeyi aşan su kemeri var. Kentin doğusunda Günümüzdeki İncealiler köyü yer alıyor. Kent hemen hemen tümü Roma dönemine ait mezarlar ile çevrili. Bu mezarların en büyüğü MS 2. Yüzyılda Licinnia Flavilla tarafından yaptırılan Hereon anıt mezarı. Bu anıtta 1.Flavilla’nın soyağacını veren yazıt Roma dönemi Likya seçkinlerini tanıtır.
Oinoanda’yı 1840’lı yıllarda İngiliz gezginleri keşfetmiş ve ilk plan 1847’de çıkartılmış. Bulunan ilk 88 parça ile Oinoandalı Filozof Diogenesin Epikurosçu öğretisi edebi bir yazıt olarak ölümsüzleşmiş. Araştırmalar 1968’den sonra Martin Ferguson Smith ile devam etmiş 38 parça daha bulunmuş. 1974’te çalışmalara BIAA olarak Alan Hall yüzey araştırmaları ile katılmış.1997’de Fethiye Müzesi tarafından yürütülen kurtarma kazısının bilimsel başkanı Esplanade başka bir yazıt bloğu ortaya çıkarmış. Oineondo Yunan dünyasının en önemli yazıtsal tanıklarından. Yazıtlar Alman arkeoloji Enstitüsü tarafından yayınlanmıştır.
Kent kalıntılarına geride bırakıp Urluca ovasına , baraj gölü seyri ile inişe geçiyoruz. Büyülü ardıçlar, pıynarlar ve yayla keçileri eşliğinde Yayla yoluna ulaşıyoruz. Urluca’da yol kenarı kebap salonlarında çayımız, ayranımız hazır. Yayla oğlakları kavurma kokuları ile karnımızı da doyurma planları yapıyoruz. Servislerimiz hazır, yolumuz uzun. On sekiz km’lik yürüyüş sonrası Fethiye yolundayız. Atiye KAÇAR.





























