YAYLA GÖÇ YOLLARI
(KARABEL, KARABEL YAYLASI, KÜRDÜK YOL KAVŞAĞI- 15 km)
Telmessos Dağcıları yayla yollarında bu pazar. İki servisle çıkıyoruz yola. Yolumuz uzun. Seydikemer’den sonra yükselmeye başlıyor, 1300 metre Karabel’de iniyoruz servislerimizden. Zirvede olmak güzel duygu. Sağa sapıyor, beli oluşturan dağların zirvesine yöneliyoruz. Ardıçlar kokulu kokulu. Yerler aralıklarla çimenli, yeşiller arasında çeşit çeşit çoğunlukla mor çiçekler.”Bizim yaylalarımız mor mor çiçekli/ Yaylalar ooy!”Toprak nemli, sevindirici ; kuraklık ürpertici.
KarabeL dağının kuzeyinde tırmanıştayız. Antalya yolu uzanmakta çamlar arasında aşağılarda. Bin beş yüz metrelerde birinci tepeyi aşıyoruz. Yükseldikçe şekil bozukluğu ile dikkati çeken baraj gölü de ortaya çıkıyor. Köyler uzanıyor dağ eteklerinde, tepecikler arasında. Zorban, Kınık, Yayla Dont, Seki, Ceylan,Temel, İncealiler, Belarası…
Uçaktan yeryüzünü seyretmek büyük keyiftir benim için. En çok da doğal göller dikkatimi çeker düzgün, yumuşak çizgileri ile. Hoş bir yuvarlaklık vardır, estetiktirler. Hele de krater gölleri tamamen yusyuvarlaktır. HES’ler arttıkça göllerimiz de çoğaldı(!), şekilleri bozuldu. Önü bir barajla kesilen sularımız ovaları kaplıyor, dağlara tırmanmaya çalışıyor, tepeciklerin arasına sokuluyor, zikzaklar çiziyor. Artık keskin çizgilerle karadan ayrılan şekli bozuk göllerimiz var. Üstelik şekil de değiştiriyorlar. Suların coşkun olduğu mevsimlerde sınırlarını genişletiyorlar, ekili alanlara saldırıyorlar. Kurudukça sınırlarını gerilere çekiyor, büzülüyorlar.
Yayla Patlangıç’taki baraj gölümüz de uzanmış ova boyunca. Suyun güzelliği, azizliği, bereketi, enginliği , maviliği büyülüyor yine de gözlerimizi. Gönlümüz açılıyor suyu görünce. Bu ovanın yemyeşil ekinlerle dolu olması daha da mutlu ederdi bizi.
Yürüyoruz, rehberimiz isteklilerin zirveye tırmanabileceğini söylüyor. On bir kişi ayrılıyoruz. Şimdi bir süreliğine rehberimiz Vedat Bey, ARGE ekibinden. Bu parkuru da ARGE ekibimizin belirledi.
Bin altı yüz metreden devam ediyoruz tırmanmaya. Kayalar, ardıçlar arasında kaldık. Yükseldikçe biz ardıçlar da büyüyor. Asırlık ardıçlarımızın bazıları dayanamamış koşullara. Yaprakları kuruyanlar var balık kılçığı ak dallarıyla. Yıldırım düştüğünü söylüyoruz. Karşımızda başı karlı Akdağ. Sanki aynı yükseklikteyiz.
Yayla köylerinde evler daha seyrekti. Yaylacılık da gözde artık. Yapılaşma buralarda da çoğalıyor. Urluca dolmuş yapılarla. Güzelim Seki Ovası’nda da evler dizili yol boyunca. Ekilebilecek tarlalarımız azalıyor her geçen gün.
Bin yedi yüz metrelerde sedir ağaçlarının da üzerindeyiz. Güneşe yakın, prıl pırıl bir gökyüzü. Akdağ’daki sineği görebileceğiz , öylesine berrak hava , öyle canlı renkler.Ufkumuz geniş, bulutlardayız.
İnişe geçtik ve ekibimizle buluştuk. Vedat Bey iki hafta önce topraktan yeni kurtulmuş yavruağzı filizleri ile bir bitki gösteriyor , fotoğraflarından. Tam bu noktada çekmiş. Şimdi tomurcuklanan gülleri ile daha çok ilk kez gördüğümüz bu çiçekler. Az daha iniyoruz ve gülleri görüyoruz. Üç sene önce Göcek’te görmüştüm “ayı gülü “ adıyla biliyordum. Şakayıklar bunlar. Ne kadar çok öbek öbek. Yurdumun eşsiz güzellikleri…
Patikayı bitiriyoruz, orman yoluna düşüyoruz. Orman yolu yörük yolu, göç yolu ile birleşmiş yer yer. Şimdi deve katarları, keçi-koyun sürüleri, yüklü katırları, sarıklı adamları, başı çetkili kadınlerı, saçı-başı dağınık kara kara çocukları ile göç kafilesi hayalliyorum. Löngür löngür çan sesleri kulağımda. Elli yaş üstü köyde yaşayanlarımız mutlak bir göç yaşamıştır. Ben de mayıs ve eylül aylarında kaç kez tanık oldum bu katarlara. Ardıçlar, kuş sesleri, orman esintisi… Yayla türküleri coşturuyor kulaklarda sipsi ezgileri ile.
Kıvrıla döne inişteyiz şimdi. Ardıçların ve sedirlerin büyülü havası yerini çam ormanlarına bırakıyor. Mermer ocakları karşılıyor dim dik kesilen yamaçlarla. Koca koca küpler kesilmiş nakliye bekliyor. Her biri otuz-kırk tonluk küpler.işlenmeye gidiyor. Bir çalışanla karşılaşıyorum, dört beş mermer ocağı varmış. Dağlarımızın böğrü (göğsü) deşiliyor.seçim yapmalıyız. Doğru kullanılırsa kaynaklarımızın bize yeteceğinden eminim. Yağma ve talan beni kızdıran.
Mermer ocaklarını da bırakıyor, göç yolundan devam ediyoruz. Çok yorulduk da farkında değiliz. Çık, in onbeş km. yol yürüdüğümüz. Sonunda Avlan yaylasından inen yola kavuşuyoruz. Bir sevinç, asfaltta araba sesleri de duyuluyor. Kürdük yol kavşağı. Anayola doğruluyoruz. Bizi her zaman sulu olmasına alıştığımız dere karşılıyor kupkuru yatağı ve yaşlı sarnıcıyla. Sarıncın yıllara meydan okuyan duvarları yaşlandığını söylüyor. Servislerimiz gelmiş, Naldöken çeşmesinin önünde.
Naldöken çeşmesi alafına(yalak) süresiz dolduruyor serin sularını. Çobanlar, yolcular, sahilin sıcağından kaçanlar avuç avuç çarpsınlar yüzlerine ve derinden bir oh çeksinler.Alaftan da hayvanlar su içecek. Çınarlar altında küçük bir de köşk var, biraz uzanıp yayla serinliğini hücrelerimize de dolduralım diye.
Yayla yolundan iniş ören çayı seyriyledir. Koca dağların dibinden koca ovayı böler gelir, uzanır Akdeniz’e doğru.öbek öbek evlerini toplar kıvrım kıvrım kenarlarında sahil köylerinin. Fethiye’ye yarı uykulu iniyoruz.
Telmessos Dağcılık rehberimiz Yusuf Çilengir ve ARGE ekibinin ayaklarına, yüreklerine , emeklerine sağlık. Atiye KAÇAR