DÜĞÜNEVİ
Olayı yaşayanların yakın tanıklıklarından yola çıkarak onların ağzından duyduklarımdandır…
Evlilik yolunda adım atan iki karşıt cins, işi sonuçlandırma aşamasına da gelmişlerdir. İşin içine doğal olduğu üzere aileler de girmişlerdir. Gelişmeler enine boyuna ölçülüp biçilmiş nikâh da kıyılmıştır.
Sizler de bilirsiniz ki, o aşamaya gelinmeden düğün sözü de alınıp tarihi eşe dosta duyurulmak üzere çağrı yapmaya girişilir. Bir öngörü içinde düğün salonu belirlenmiştir. Kaç kişinin gelebileceğinin hesabı yapılmıştır. Eksik gedik belirlenen tarihe kadar giderilmeye çalışılacaktır. Nikâhın önceden kıyılmış olması bir kolaylık kazanmak düşüncesindendir.
Böylesi bir süreç aynı zamanda her iki ailenin oldukça hassas olduğu dönemdir; bunu herkes kabul edecektir.
Asıl önemlisi de evlilik kararı almış olan her iki karşıt genç kişi için çok daha hassas bir evre olmasıdır.
Bizim ele aldığımız kısa öykümüzde de bu böyle gelişmiştir ki, yazımıza konu olmuştur.
Düğün öncesi kıyılan nikâhın ardından genç erkek kendisi açısından olaya bir bakış açısı getirmeye yönelerek bunları birer ilke olarak eşi olacak karşı cinse seslendirmeye başlar. Sözlerinin başında da en çok rahatsızlık duyacağı hareketleri sıralamaya girişir. “Öyle her zaman annenin evine gitmek yok. Sözümün üstüne söz koymak yok; ne dersem o olacak” diye dayatmalarda bulunmaya girişince, genç hanım, sinirlenir. Hatta daha da kötü olur; sevdiğini sandığı kişinin hiç ummadığı bu hareketlerini onaylamaz. İçi daralır. Dakikalar içinde dinginliğe kavuşacağı yerde gerginliği artar da artar. Tepkisi çok sert olur.
Basılı çağrıların yapıldığı düğünden vazgeçilir. Aile de işin içine girmiştir. Önceden duyurusu yapılan düğünün sünnet düğününe çevrildiğini belirtirler. En azından belirlenmiş eğlence gününü bir başka etkinliğe dönüştürmeyi akıl ederler.
Sonrasında önceden alınan takı, eşya v.b. ortak kullanım ev eşyaları geri verilir.
Gelişmeler tüm o ilişkiler yumağını ters yüz etmiştir.
Kız ailesi yerli, oğlan ailesi ise dıştan gelmedir. Kız bir başka kişiyle evlilik yapar. Oğlan ailesi ise mahcubiyet içinde bir başka yere yerleşmeye gitmeyi yeğler.
Bu kısa öyküyü şunun için anlattım: Memleketime düğün yapmaya geldik. Biz, kız ailesindeniz. Nişan günü neler yaşandı pek de bilmiyoruz. Ancak düğün günü akşamı gördük ve de hissettik ki, bazı dayatma hareketleri bizim bu düğünümüzde de yaşandı. Oğlan ve ailesi köken olarak Karadenizliler. Kızımız Ankara’ya gelin gidecek. Ne var ki, düğün akşamı konuk oldukları ilçenin kurallarına hoşgörüyle yaklaşacakları yerde, “video çekimini bayan yapacak, gelin kız, erkek hısım akrabasıyla oynamayacak,” gibi hareket ve dayatmalarda bulunup bir de gelin kızı elinden tutup sahneye çıkartan yakın akrabalara efelenerek, “yoksa dağıtırım burayı,” türünden ağzından sözler dökülecek. Bu sözleri işitenlerin azıcık kafalarının iyi olduğunu bir düşünün…
Zaten, genç erkeğin, eşi olarak kabul ettiği kızı, daha nişan sonrası örtünmesini isteyip bunu zorunlu olarak görmesi, kendisini de bir siyasi yandaşlığın neferi gibi göstermesi hiç hoş karşılanmamıştır. Kızın ailesi yalnızca kızlarının bu seçimine saygı duymuşlar, sorun çıkmamasına azami özen göstermişlerdir.
Bu hareketlerin hemen ötesi bir önceki kısa öyküde anlatıldığı gibi de sonuçlanmasına ramak kalmıştır.
Benzer hareketler birçok düğünde ve nişanda da görülmüştür.
Bu kez benim değinmem, olayı birebir yaşamamdan ve bir önceki kısa öyküyü de yakın hısım akrabamdan dinlemiş olmadan kaynaklanmaktadır.
Herkese anlayışlı, hoşgörülü düğün dernek ortamları dileğinde bulunayım.
İyi haftalar.
_______________
Not: Bu yazımdan önce iki ayrı yazı konusu seçmiş ve başlamıştım ama içim içime sığmadı, tepki göstermeden edemedim; bunu, hepsinin önüne geçirmeyi yeğledim.




















