Dünyamızın Son 49. Günü
Gezegenimiz ateşler içinde yanıyor, ağır baskılar altında. Baskıların, siyasal, stratejik ve oligarşik boyutlarını ( doğru haber alabildiğimiz ölçüde ) medyadan izliyoruz. Savaş alanlarında, katliamlarda patlayan her ateş topu, birer mucize olan insanları yok ediyor.
Evet, dünyanın ateşi oldukça yüksek, toplumlara dayatılan ve giderek çıtayı yükselten tüketim seviyeleri, devleşme iddiasındaki ulusal ekonomiler ve artık kontrol edilmekten çıkmış olan çılgınca bir nüfus artışı mavi gezegenimizi ateş topuna çeviriyor.
Aslında, dünyamız yok oluşun arefesinde, kırk dokuzuncu gününde. Biyolojik bir deney çok uyarıcı bir şekilde, bugünlerimizi hatırlatıyor; uygun laboratuvar ortamında üretilen bakterilerin sayısı her gün iki katına çıkar ve ellinci günde bulunduğu kabı tamamen işgal ederler. Oysa kırk dokuzuncu günde kabın ancak yarısında bakteri bulunmaktadır. Bu bir gün farkı, mucizedir, büyük uyarıdır farkındalığa sahip olanlara. Dünyamız artık kırk dokuzuncu gününde ve her şeyin berhava olacağı ânâ sadece bir gün var.
Dünyanın ekolojik kapasitesi uzun süredir boynunu bükmüş durumda, kendini yenileyemiyor. 1958 yılında 86 milyon olan otomobil sayısı günümüzde bir milyarı aştı. Uçakla seyahat eden yolcu sayısı altmış yıl içinde yüz kat artarak 6 milyarı geçti. Dünyamızın battaniyesi olan katmanlar zehirlendi artık, delindiler.
A.B.D’nin tüketim çılgınlığı ve üretim kapasitesine diğer uluslar da erişebilse, tam dört yeni gezegene ihtiyacımız olacak, ham maddesini, maden ve enerji yataklarını sömürebilmek, ağaçlarını kesebilmek ve bakir çevresini kirletebilmek için, üretebilmek, pazarlayabilmek ve tükettirmek adına.
Bindiğimiz geminin bordasını, başta küresel oligarşik yapılar olmak üzere herkes gücüne göre delip batırmaya uğraşıyor. Oysa dünyamız bunca baskıya 45 yıl önce isyan edip, “ benden bu kadar “ diyerek havlu attı.
Beşiğimiz olan dünyaya ihanet her coğrafyada, her alanda ve her boyutta devam ediyor. Ortadoğu’da petrol kuyuları ateşe verilirken, bölgeden elini çekmemekte kararlı olan A.B.D bugün de, etnik ve mezhepsel yaraları kaşıyarak kanatıyor ve oluşan kan selinde enerji kaynakları arıyor, üretim uğruna daha fazla yaralamak için dünyamızı.
Dün, Musul Operasyonu’nu yöneten A.B.D’li komutan; “ Irak güçleri Musul’a yaklaştıkça, DAEŞ’in direnci artıyor. “ demiş.
Dünyanın son kırk dokuzuncu gününde güldürmeyin beni…