“DİN” BİR “FELSEFE” İŞİDİR…
Sevgili okurlar;
Din; bir felsefe işidir.
Din; bir kültürdür.
Din; bir olgudur.
Din; matematiktir, fiziktir, astronomidir.
Din; bir düşünme işidir, yorumlama işidir.
Din; sükunettir, sessizliktir.
Din; kişinin sevgiyi, saygıyı, yardımlaşmayı yaşaması işidir.
Din; hayatı, bu dünyayı, evreni yorumlama, algılamaya çalışma işidir.
Din; kişinin arınma, durulma, dinginliğe ulaşma, huzura erebilme işidir.
Din; gözlerden ve gösterişten uzakta kalarak kişinin “kendisiyle buluşma” işidir.
Din; kişinin Tanrısı ile buluşmak için “Gönül yolculuğuna çıkma” işidir.
Din; kişinin hayatta var olması nedeniyle, Tanrısına minnettar olduğunu bildirme işidir.
Din; kişinin Tanrısına şükranlarını sunma, şükretme işidir.
Kişinin; “dinini yaşayabilmesi” için uygun yer ve zaman gerekirse de…
Din; her türlü şekil şartından uzaktır, uzak olmalıdır.
Şekil şartları bazı görev adamları için bulunsa da “dinde şekil” bulunması gereken “son ayrıntıdır”.
Dinde asıl olan, kişinin niyetidir.
Din; kişinin “Tanrısına doğru samimi yolculuğudur”.
Kişinin; dinini bu zenginlikler içinde yaşaması gerekir.
Olması gereken budur…
Yani din ve ibadet; bir “kaptı kaçtı” “Yasak savma” işi değildir.
Din; belli zamanlarda belli hareketleri, belli sözleri yineleme işi değildir.
Şu veya bu kılık kıyafete bürünmenin dinle alakası yoktur, gereği de yoktur.
**********
O zaman; dinini yaşamak isteyen kişinin her şeyden önce “yeterli olgunluğa” ulaşmış olması gerekir.
İslamiyet’i yaşamak isteyen kişinin ibadete hazır olması gerekir.
Bedenen hazır olması gerekir, gönül olarak hazır olması gerekir.
Dinin yaşanacağı özgün yer, ibadetin yeri, camilerdir, camiler olmalıdır.
Caminin sayısı az olmalı, camiler öz olmalıdır.
Kamu kurumlarının her birine mescit açmak yanlış ki, nasıl yanlış…
Her sokakta bir Kur’ an kursu açarak akıl yetkinliğine ulaşmamış çocukları oraya toplamak yanlış…
Kur’ an kurslarının neredeyse denetimden uzak olarak çalışması iyice bir yanlış…
Politikacının dine bulaşması ne kadar yanlış ise…
Din adamının siyasete bulaşması da o kadar yanlış.
Din bir felsefe, bir matematik, bir astronomi işidir demiştik…
O halde dini öğrenme işi, Kur’ an kursunda olacak iş değil
Yanlış üstüne yanlış yaparak ibadeti bir takım “şekil işi” haline getirdik.
“Herkesi Müslüman yapalım” derken işin özünü yok ettik.
Laikliğin “Kökünü kazıyarak” ibadetin kalitesini arttıramazsınız.
Bunu yapmakla, tam tersine inananlara zarar verirsiniz.
İbadetin en özgünü, laik bir toplum düzeninde yapılır.
Nitekim İslamiyet yakın zamana kadar en iyi şekilde Laik Türkiye Cumhuriyetinde yaşanıyordu.
Ama cahilliğimize doymayalım, o düzeni de yok ettik, hem de elbirliğiyle…
Şahsen; İslamiyet’i yaşayan bir kişi olsam, laikliğe “dört elle sarılırım”
Ey benim güzel halkım, cumhuriyetin güzel insanları!
Laikliğin ne kadar önemli olduğunu bir gün elbette anlayacağız…
Ama yarın çok geç olacak!
Elin Avrupalısı aptal olduğu için mi en sonuna Laiklikte karar kıldı?
Fethiye’ nin güzelim deprem evlerini, bahçeli evlerini nasıl yok ettiysek…
Görgüsüzlüğümüzden…
Laik toplum ve devlet düzenini de cahilliğimizden yok ettik.
Bize hiçbir şey dayanmaz…
Kımıl zararlısıyız, haşereyiz biz haşere..!
**********
Aşağıdaki sözleri yazmaya devam edeceğiz:
“Batılılar geldiklerinde onların ellerinde İncil, bizim ellerimizde topraklarımız vardı.
Bize gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler…
Gözümüzü açtığımızda bizim ellerimizde İncil, onların ellerinde topraklarımız vardı”
Kenu Kenyattu
Kenya kurucu devlet başkanı