KÖY ETKİNLİĞİ KATILIMCILIĞIMIZ
Memleketimde bulunduğum haftalar içinde denk gelebildiğim etkinliklere katılımcı olmaya bakıyorum.
Geçmişte kalan yılda, artık işlevselliği körelmiş, canlılığını oldukça yitirmiş o köylerimize gitmişliğim olmuştu. Her köyümüze de değil elbet. O boyutta kendi köyümüz ve çevre komşu köylerimizi özellikle yeğlemiştim. Yanıma da bir kafadar arkadaşımı ya da küçüğüm erkek kardeşimi çağırıyordum. Öylece birlikte yemekli bir köy etkinliğimize katılmış oluyorduk.
O etkinliklerde, köy, dolup taşıyor, kalabalıktan geçilmez olup çıkıyordu. Sınırlı alanlar olduğundan, araç park sorunları da baş gösteriyor, dar yol kıyı, köşeleri silme araçla doluyordu.
Şöyle sıradan, herhangi günlerden biri olsa, oralarda aramakla, ortalığı gözetmekle bir iki kişi bile göremezdiniz. Azalan köy nüfuslarından sonra yaşlı kesimin yaşadığı o köylerimizde işte öyle kişiler ortalıkta hayal meyal görünür olup çıktılar.
Bu kez de bir komşu köyümüz etkinliğine katılımcı olduk. Daha öncesinde, geçmiş yılda, birlikte hareket ettiğimiz kafadar arkadaşım, özellikle belirtip haberdar ettiler.
Oysa bu mevsimde pek köy etkinliği(yemekli yağmur yakarısı) olmazdı. Bundan böyle arkası da gelir mi bilmem, işte öylesi köyümüzün birinde etkinlik düzenlenmiş. Günler öncesinde de merkez çarşı ortamında, yazılı, görsel bilgilendirilmesi yapılmış. Arkadaşım da öylece haberdar olmuşmuş.
Hiç kaçırır mıyım? Birlikte aklımızda tuttuk. Bir gün öncesi de zaten Belediye’nin yaygın ses aygıtlarından duyurusu da yapılmıştı.
Bizim katılımcı olmamızın başat nedeninin yemek, içmek olmadığını da sanırım anlamışsınızdır. Aynı yemek kabına birçok kaşığın sallanması pek hoş kaçmasa gerek. Gerçi, bahar aylarındaki yapılan etkinliklerde, o çok gözlü olan köpük kaplarla, toplu yemekler de dağıtılmaktaydı. Bu kez ise, öyle yapılmadı işte. Hoş kaçmadı, desem, ayıp oluyor, bile demezlerdi. Sonuçta, üstümüz bütünüyle tente olan, kapalı alanın altında, yaygılar üzerlerine kurulmuş sofralara yerleşilerek, ortaya konulan kaplardaki yemeklere kaşık sallanıldı.
Bu yemekli etkinliklerin şöyle hoş, güzel bir yanı var. İlçede çarşı pazarda, kahve ortamlarında görmek isteyip de göremediğiniz, bildik tanıdık kişilerden, buralarda yeterince görülebiliyor. Hele ki komşu köy etkinliği olunca hısım akrabaları o ortamda bolca görebiliyorsunuz işte.
Bu kez de öyle oldu. Akrabalarımızı, kendi köylülerimizi görüp selamlaştık. Ayaküstü kısaca söyleşiverdik.
Gittiğimiz komşu köy, bütünüyle yeşillikler içindeydi. Meşe, ardıç, çitlembik ağaçlarıyla dolu bayırlar ile çevriliydik. Zamanında, sürekli tarla, bağ bahçe açılıp durulan o yamaç, dik bayırların ağaç örtüsü, işi tersine çevirmişler. Güçten düşmüş(!) köylülere, eskisi gibi teslim olmayı bırakmışlar, artık köyü bile kuşatıp boğma derecesine gelmişler.
Bu hacı, hoca, imam, vaizler takımı bir başkalar; yemek için oturmuş onca kalabalığı ayağa kaldırıp öyle yakarıda bulunmak da neyin nesi oluyor? Bizim sofradakiler, yemeğimiz soğuyacak ayaklarına yatıp uzun bir yakarı yapacağı belli olan imama inat, ayağa özellikle dikilmediler(!). Umarım, o hareket de bana yazılmamıştır.
O günün gecesi, hava iyice kapandı, tam takır olan toprağa, ertesi sabah da yakarısına çıkılan yağmur yağdı.
Herkese iyi haftalar…