Günümüzde herkesin değilse bile pek çok kişinin yanında, aracında çakmak gibi uygarlığın gerekli kıldığı bir aygıtımız vardır. Çok da ucuzdur. Öyle olunca orman varlığımızı koruyabilmemiz de güçleşiyor; kimin nerede ateş yakıp bırakacağı, ya da söndürülmeden bir sigaranın nerelere fırlatılıp atılacağı belirsizdir. Bir de o çakmak taşıma konusuyla paralellik gösteren silâh taşımaya, bulundurmaya ne demeli? Kurban bayramlarımızda pek çoğumuzun durduk yerde kasap olup çıkıvermesi gibi gibi hemen her silâh taşıyanımızın da avcı olup çıkıvermesi kabul edilebilir değildir.
Adamlar bir araya gelerek o hoş söylemleri sonucu bir de dernek kuruyolar. Ülkemiz genelinde en yaygın sivil kuruluşların başında da bu avcılar derneği geldiğini iddia etmek hiç yanlış olmaz.
Gelgelelim, zamanında bol bol bulunan av hayvanlarının artık neredeyse köklerinin kazındığından yakınanların başında da bu kayıtlı, dernekli avcılar gelmekte. Onlardan biriyle sağdıçlığımız olduğundan, tutumlarını, hoyratlıklarını, vijdansızlıklarını da ister istemez duyup işitiyorum. Günümüz silahlarının ve avlanma hilelelerinin ne boyutta olduğunu duydukça da insanlığımdan utanmuyor değilim.
Kayıtlı avcı arkadaşımın anlattığına göre; “Yeter artık avlandığımız. Haydi dönelim.” dediği arkadaşının, hiç de oralı görünmeyip av yapmayı sürdürdüğünü dinlemişti. Ne kadar av yaptıkları ise yürek burkan oranda! “Bırakalım artık.” diyen arkadaşımın vurduğu kuş sayısı en az yarım düzinedir. Avlanmayı bırakmayan birlikte olduğu arkadaşının vurduğu kuş sayısı ise onun iki katından çok olduğunu konuşmuştuk! Artık nasıl bir adamsa(!), herhalde o yörede av bırakmamayı düşünmüş olacak!
Derneğe kayıtlı olmayıp kaçak av yapanların ne haltlar yedikleri sır değildir. Her türlü hile ile av yapar onlar. Gece avında çoklu güçlü aydınlatmalar, gündüz avlarnda ses çağrışımı yapabilmek için kaydedilmiş kuş seslerinin ses aygıtlarına verilmelerini denetleyen mi var? Suç duyurularından sonuç mu alınabiliyor sanıyorsunuz? Genç bir kayıtsız avcının, -belki babası kayıtlıdır(!)- amansız bir biçimde av yaparak o minicik kuşlardan yirmi kadarıyla evine dönmesi olacak iş midir?
Şimdilerde değil, epeydir konuşulup durulan bir yakınma vardır; ilgili olmasanız da sizler de bir biçimde sanırım duymuş olmalısınız, “Kırlarda av kalmadı” diye. Yakınan da kayıtlı avcılardandır halbuki(!). Av konusu açıldı mıy dı, varın, siz, dinleyin artık anlatılanları!.. Ne densizlikler!.. Ne vijdansızlıklar!.. İyi de, onca abartılı öykülüleri anlatıyorsunuz da temel gerçekleri niye saklıyorsunuz(*)? Muhtarlara, azalara en yakın olan sizlersiniz. Jandarma da sizlere pek uzak değildir. İşin koruma boyutuna neden hiç girmiyor sunuz? Kendi aranızda bu boyutu da, o abartılı, derin, hoş söyleşilerinizin arasına alıp niye tartışmıyor sunuz? Çözümün bir parçası olmak hiç mi aklınıza gelmiyor? Hep konuştuklarınız acımasızca vurduğunuz o av sayılarınız mıdır?
Ben, bir belgeselde, Kanada‘nın Bering Boğazı‘nın güney açıklarında, balıkçıların, bir ava çıkışlarında yüz yirmi ton balık avlamalarını izlediğimde, derin bir üzüntü duymuştum. O balıkçılar ise, sevinçten, mutluluktan dört köşe olmuşlardı. Meğerse, o avlarında o güne kadarki yapılagelen avlanma üst tartı ölçüsüne ulaşmış oluşlarından, ağızları kulaklarına varmaktaymış. Avlanmalarındaki asıl başat sorun da o sıralardaki şiddetli rüzgâr ve soğuktu. O çetin koşullarla da baş etmeleri gerekmekteydi. Çünkü denizin köpüklü dalgaları teknelerinin üzerine savrulduğunda hemen o anda donuvermekteydi. Zamanın ileri av aygıtlarıyla zorlu koşullarda av yapmalarını ilginç bulmuş, merakla izlemeye koyulmuştum.
Ne var ki, hiçbir av varlığı da sınırsız değil; benim bildiğim tükenmez olan bir kaynak henüz keşfedilmedi… Bizim buralarda ve çoğu yerde olduğu gibi artık av hayvanları konusunda geri dönülmez noktaları çoktan aştık. Vijdandan yoksunu yürekler bu kerteye gelmemizde kendilerini sorumlu görürler mi; çok merak ediyorum. Benim o konuda vijdanım dingin. Çünkü vurduğum av hayvanı yoktur. Tutmuşsam o da bir iki balıktır.
Yaşantımıza bir de orman kıyısında yaylacılığı kattık ya, işte o yüzden, oralara başbaşa birlikte gitmeyi öneren, avcı yanı olduğunu bildiğim dostlarımla, korumacı bir tutumla ön antlaşma yapmaya bakıyor; gülümseyerek, “Silâhsız gideceğiz değil mi?” diyorum. Tavrımı anladığınız kanısındayım.
İyi haftalar…
________________
(*) Her ne kadar kaçak avlanmalardan yakınıyor olsak da, av hayvanlarının ve yaban yaşamının, değişen olumsuz çevre koşullarından da büyük ölçüde etkilendiğini artık her birimiz de bilmekteyiz.