DEĞİŞİME DİRENEN İLÇEMDEKİ DEĞİŞİM
Tutuculuk dendiğinde, önde gelen, buradaki bizim ilçemizde, o konuda ayak diremenin, ancak bir yere kadar sürdürülebileceğini gösteren belirtileri de yok değil.
Buraya gelişimizden bu yana, edindiğim izlenim, bende
Öyle bir öngörü yapmama neden oldu.
Burada bulunduğum haftalar içinde uygulamaya gidilen toplumcu yarar yapılanmaları umulan sonucu vereceğe benzer. Kent Lokantası ve özellikle emekliler için açılacak yer belirlenmiş. Yer, çok kıyı, köşe de değil. O konuda güçlük çıkartıldığını ise bilmeyen yok.
İlimiz büyük kent belediyeciliğinin başını çektiği o değişim etkisinin büyük olacağını öngörememek ise saflık olur.
Atıl tutulup sonrasında da bu yıl içinde yıkılan o eski büyük belediye yapısının yerine açılan Çarşı Çay Evi oldukça işlevsel olmuş. İlçe içindeki çay ocaklarını etkilediği de çok belli. Günün her saati müşterisi yerli yerinde oluyor. Adından da anlaşılacağı üzere çarşının orta göbeği oluşuyla oraya duyulan ilgi hiç azalmıyor.
Orada konuştuğum, bizim yaş kuşağımız kişiler, kendilerinin artık değişmeyeceğine sözü getiriyorlar. Ben de diğer, değişen ilçelerimizi örnek veriyorum.
İlçe içindeki diğer kahve ortamlarına hiç kadın-kız müşteri gelip oturmazken, bu Çarşı Çay Evi’ne oturur olmuşlar. Sayıları öyle çok kabarık olmasa bile başlangıç olarak az da sayılmaz hani. Geçen, bir ara, hava bayağı soğumuştu. O gün Çarşı Çay Evi’nin kapalı bölümüne sığınmıştık. Klima da vardı. İşte o yerde oturuluyordu. Merak edip saydım: Erkeklerin onda biri oranında bayanlar da oraya gelmeyi yeğlemişlerdi. İlçede sayılı olan pastanelere elbet bayanlar gelip gidiyorlar.
Büyük Kent Belediyemiz, benim, o hiç doğru bulmadığım, büyük büyük, yan yana dikilmiş iki Reis(!) resimini de kaldırtmış. Yerlerine ise, işlevsel kılmaya yöneldiği ve öncelediği, yöre tarımıyla ilgili duyurularını yazdırtmış. Merkez noktada, birkaç çam ağacının dibinde, üç bankamatik var. Biri de benim işime yarayan. Para çekmek için, yaya geçidinden geçerken ille de o iki koca resmi karşımda görerek oraya varmam gerekiyordu.
Ulusal bayramlarda da o yarısı konut, çok katlı belediye yapısına, yukardan aşağı sarkıtılan Reis(!)’in resmi asılıyormuş. Zaten belediye içinde, her bir yerde resmi var. Altın yaldızlı, kalın çerçeveler içinde, merdiven başlarında, makam odalarında, masa üstlerine konulmuş sayılı olan kitap kapaklarında bile var. Özellikle de öne çıkartılmışlar.
Yandaş olunur da bu kadar mı olunur, demekten kendinizi bir türlü alamıyorsunuz işte!
Şurası da çarpıcı bir gerçek olarak görmezden gelinemez: ilçe çevresinin her bir taşı, toprağına da el atılmış. Taşlık, kayalık, dik yamaç ise, güneş tarlasına dönüştürülmüş, ulaşıma elverişli ise, yerleşime açılmış, uzak köşe bucak ise, yeni sanayi oluşturmaya bakılmış, görece düzlük ise, pahalı türden toplu konutlar yapılmış. İşin en kötüsü ise halen tarım yapılabilinecek bir yere de güneş tarlası kurulmakta. Her bir kilometrekarelik alan artık işlevsel kılınmaya alınmış.
Bizim genç birer kamu görevlisi olduğumuz dönemde devletin makineli üretime bilinçli olarak geçmediğini belirten bir orman mühendisimiz vardı. O bilinçli tavır köylüye hayvanıyla birlikte iş sağlıyordu. Şimdilerde o öngörünün ö’sü bile yok! Taşımada upuzun Tır araçları işin içine sokulmuş. Gerisini siz düşünün artık!
Kazanç hırsı, umarsızlık bu boyuta varınca, olan ezilen yok yoksul kesime olmuş. Değişimi ille d zorunlu işte.
Umarım, kırılıp dökülmeden, çözüm yolu bulunur.
Herkese iyi haftalar…