Kuzyaka- Akbel- Mendos- Ovacık / 24.12.2017 / 12.5 km
Yağmurlu bir sabaha uyandım. Yürüyüşe gitmeliyim, acele ile çantamı hazırlayıp yola çıkıyorum, rehberimize de yolda haber veriyorum. Birkaç gündür köydeyim, kayınpederimi sonsuzluğa uğurlamanın hüznü ağır bir yük, dağlara anlatmalıyım.
8.30’da toplanıyor Fethiye Dağcılık yürüyüşçüleri eski Fethiye Lisesi karşısında, Mercan Pastanesi önünde. Hava yağmurlu bir servis yetiyor, yirmi bir kişiyiz.
Çisil çisil yağmurla geride bırakıyoruz Fethiye’yi. Babadağ ile Mendos’umuzun başı dumanlı. Geçen hafta Darboğaz’da papatyalar, dağ nergisleri ve anemonlarla bahar havası yaşamıştık, bu hafta sonbaharı yağmurla , karşılıyoruz. Aralık sonu olmasına karşın kış yok henüz.
Babadağ eteklerinden yükselirken kar serpmeye başlıyor, bin metreyi geçince tamamen kendini gösteriyor. Mendos ve Babadağ yılın ilk kar’ı ile kış mevsiminde. Kuzyaka’ya varmadan kar yerleri kapatıyor, servisimiz karda patinajlıyor. İniyoruz aşağı, ite kaka servisimizi geri döndürüyoruz.
Kar yağıyor, biz yürüyoruz, etraf beyaza bürünüyor. Makiler pamuk tarlası, sedirler, koca ağaçlar nazlı gelin oluyor.
Rehberimiz önde yol açıyor, karda ayak sesleri ormanın uğultusuna karışıyor. Mendos’un güneyinden Koca sedirlerle söyleşerek, sisler bulutlar içinde yürüyoruz karlarda; inanamıyorum Fethiye’de yaşadığıma. Akbel’de yılkı atları sıra sıra beyazlar içinde, yiyecek peşinde , belki de kar coşkusunda onlar da. Mendos çobanlarımızın sığınağı. Bereketli topraklarında bin bir çeşit bitkileri ile keçileri besliyor. Karlar altında bir çoban “alacığı” buluyoruz. Öğle yemek molası. Hemen toparlanıyor, çobanımızın mangalını karlar üzerine getiriyor, ateşimizi yakıyoruz, ısınmamamız gerekli. Sami, yakacak toplarken, hoplayıp zıplarken yaralanıyor , acı içinde yürüyor dönüşü.
Kar keyfi bellekleri temizliyor kaygılardan, kırgınlık ve yorgunluklardan.. Fethiye Dağcılığın “oof of” ekibi toplanıyor ateş başında. Bir o(f) çekiyoruz, karşıki dağları yıkarcasına. Hafifliyorum ben de alabildiğine yavaştan. Ateşle ısınıyoruz, közde kahve yetiştiriyor Kadir Bey’imiz herkese. Bir tempo tutturuyoruz “gayfe, gayfe, gayfe” tüm bun’umuzu gayfeye yüklüyoruz sanki. Coşkumuzla hava açılıyor, güneş çıkıyor, mavileniyor gökyüzü. Toplanıp yürüyüşe başlıyoruz, yolumuz uzun ve zorlu.
Mendos’un güney’i Fethiye ve deniz seriliyor önümüze. Babadağ eteklerinde Ovacık koca şehir olma yolunda. Kayaköy solunda yeşiller içinde, sağında Fethiye uzanıyor enginlere doğru, Darboğaz’dan dolanıyor, Kurdoğlu Burnunu aşıyor tüm Oniki adalara tepeden bakıyoruz. Deniz uzayıp gidiyor, iki bulut altında Rodos gözüküyor belli belirsiz.
Karlar parlıyor güneşle, kıştan bahara döneceğiz indikçe aşağı. Karlar üstümüzde, başımızda, elimizde, avucumuzda. Sıcaklık artıyor, kar üşütmüyor, yağmurlukları atıyoruz üstümüzden, baharı yaşıyoruz. Keçi çanları eşlik ediyor bir ara, kar yağışının durduğu noktada çobanımız turmuş üzenini, yumurta soruyoruz, evet var, alıyoruz onar beşer. Bol oksijenle yüklü iniyoruz Ovacık sırtlarına. Servisimiz bekliyor Babadağ kapı girişinde. Sağ olasın Zafer Bey.
İşte Fethiye’miz işte aynı anda baharla kışı yaşamak. İşte dört mevsim bu!..