Slovenya / Ljubljana / 21052009
Preseren’in ayaklarının dibine uzanmışım. Beton zemin, giderek soğuyor, hissediyorum.
Lübyana’nın dragonları, yine aynı adı taşıyan nehrin üzerindeki köprü girişlerini tutmuş, akşamın kızıl bulutlarını püskürtüyorlar az ilerideki Aziz Nikola Kilisesi’nin devasa kubbelerine. İki gündür gün batımında, burada, Slovenya’nın başkenti Lübyana’da, Preseren Meydanı’na adını veren şair Preseren’in heykelinin kaidesine uzanarak, ağzından alevler çıkan dragonları izliyorum.
Frence Preseren, Slovenlerin milli şairi. Slovenya, Yugoslav Federasyonunun dağılmasından sonra, ilk bağımsızlığı ilan eden devlet olmuştu. Bu tarihten, yani 1991’den beri de Slovenya milli marşında, Preseren’in dizeleri okunuyor.
Kentin lüks mağazalarının bulunduğu caddelerin kesişme noktasında bulunan meydan giderek dolmaya başlıyor, yerel Sloven giysileri içinde genç kızlar, delikanlılar, bir köşede yer alan bando eşliğinde dans ediyorlar, ritim giderek artıyor, nefesler sıklaşıyor. Geçen günlerin aksine, şen kahkahalar, ıslıklar ve bandonun notaları yankılanıyor Preseren Meydanında.
Şair, kaidenin üzerinde mutlu, gözleri az ilerideki Wolfova sokağı 4 numaralı evin penceresine takılmış. Uzandığım yerden miskince doğruluyor, sarı boyalı küçük binanın duvarındaki kadınla göz göze geliyorum. Mahzun ve solgun yüzü, ortadan taranmış topuz saçları ile Preseren’e bakıyor. Bir eli ile pelerinini tutuyor, diğer eliyle pencerenin mermerine dayanmış, ünlü şairin, kendisi için yazıp her akşam burada okuduğu şiirleri dinliyor.
Sloven halkının romantik şiir öncülerinden olan şair, Sonetri Verek adlı ünlü sonesini sevdalandığı Julija Primic’e adamış, sonenin ilk satırlarının baş harfleri bu platonik aşkın muhatabının ismini terennüm edip duruyor. Ne var ki; taş kalpli Julija, bu derin sevgiye beklenen karşılığı vermiyor ve Preseren henüz 49 yaşındayken, sevda darbesine dayanamayıp dünyadan ayrılıyor.
Slovenler bu aşkı unutmamış, meydana şairin sevgilisinin penceresine dönük heykelini, eve de Julıja’nın mütereddid, biraz çekingen heykelini koymuşlar. 160 yıldır, Preseren sonelerini okuyor, aşkına cevap ararken. Lübyana’lılar da, milli şairlerini unutmamak adına, meydanı doldurup gönüllerince eğleniyor, aşıkları ile halk dansları oynuyor, şiir yarışmaları yapıyorlar nefes nefese.
Yanımda oturan, müzikle kendinden geçmiş genç kıza soruyorum; Preseren’in şiirlerini hatırlıyormusun ? Gülümseyerek derin bir nefes alıyor ve Slovence, melodik bir soneye başlıyor. Neden sonra, omuzuna dokununca kendine gelip susmasını sağlayabiliyorum.
Hava adamakıllı serinliyor. Şaire selam verip, hemen arka sokaktaki Truberjeva’da at eti yemeye gidiyorum.
Ne olur, benim ülkemin meydanlarında şairlerin ve sevgililerin heykelleri olsa, birbirlerine bakışsalar.
Abdülhak Hamid, Lüsyen Hanım’a, Nazım, Piraye’ye, Özdemir Asaf, Lavinia’ya, tüm aşıklar sevdalılarına bu meydanlarda şiir okusalar.