BÜYÜK FOTOĞRAF / MEHMET UÇAR (mehmetucarcem@hotmail.com)
Empati
Ekranlarda canlı yayınlarla bize izlettirildiği gibi terör hadiseleri tüm dünyayı sarıyor değerli okurlarım. Çoğumuz, yalnızca ateş bize sıçradığında tepki gösteriyor; kınama bildirileri yayınlıyor ve hiç tanımadığımız birilerini suçluyoruz. Ekserimiz, olayların sıcaklığı içinde insanları yatıştırmak ve biraz da onların gazını almak adına yapılan açıklamaların ötesine geçerek bu yüzyılda insanlığı kuşatan ‘kaotik olgunun’ sebepleri üzerinde durmuyor ve bu yüzden de arpa boyu yol alamıyoruz. İnsanoğlu son yüzyılda bir yandan farklı gezegenlere gidip hayat emaresi araştırırken diğer yandan kendi gezegenini yaşanmaz kılmak için elinden geleni ardına koymadı. Acaba olaylara karışanların kamuoyuna açıklanan isimlerine bakılarak batılıların bir kısmının İslam ile terörü bir görme kolaycılığına düştüğü bugünlerde meseleyi daha soğukkanlı değerlendirdiğimizde nasıl bir fotoğrafla karşılaşıyoruz? Şurası kesin, özellikle algıda terör eylemlerinin beslenmesi ve desteklenmesi açısından bölgemiz toprakları/insanları, önemli bir role sahip. Peki, bu hadisenin ana nedenleri nelerdir demeyecek miyiz? Eğer, ‘Benim teröristim iyidir!’ mantığıyla hareket edip nedenlerine inmezsek terörü önlemek bir yana artmasına seyirci kalmaktan başkaca bir icraatın içinde olmadığımızı zamanla fark ederiz.
İslam coğrafyasının büyük bir kısmı zulüm altında kaldı bu yüzyıl. Sadece Orta Doğu ve Afrika’da değil, batıda da reel hayat ve moral üstünlüğü yönünden Müslümanlar baskı altında. Özetle zengin yeraltı ve yer üstü kaynaklarının kontrolü ellerinden alınmış, yönetimleri sömürge valisi konumunda diktatörlerden oluşan, teknolojik bakımdan olduğu kadar günlük ihtiyaçları yönüyle de başkalarına muhtaç, geleneksel kurumları ile bağlantıları kesilmiş bir büyük halk kitlesinden söz ediyoruz. Vatandaşlarının hayati gereksinimlerine cevap vermekten uzak devlet ve sivil toplum kurumlarıyla yönetilen; adaletin ve temsilin tesis edilemediği; yönetenlerin tabandan uzak yaşamlarıyla dikkat çektiği; topraklarında on yıllarca süren iç/dış savaşların sinir yapılarını fazlasıyla tarumar ettiği; ekonomik imkanların halka dengeli bir şekilde dağıtılmadığı bir zeminden bahsediyoruz. Karşımızda, eğitimin ya sadece dinin şekli unsurlarıyla yada taklitlerle biçimlendirildiği; sanayisinin dışa bağımlı halde bulunduğu; vurdumduymazlığın, tedbirin önüne geçtiği geniş bir alan var. Asırlardır her yönüyle kronikleşen travmalar yaşayan insanlar yığınıdır bizim ülkelerimiz.
Batı medeniyetine karşı yüzyıllardır yeni bir direnç noktası koyamayan, yenilginin bir kader ve kültür gibi nesilden nesile aktarıldığı bu toprakların terörden arındırılması için içerde yapılması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz: Adaleti sağlayacak mekanizmaları kurumsallaştırmak, yönetimde temsil sorununu kökünden halledecek yöntemleri hayata geçirmek, yöneticilerin lüksten kurtarılması, tavanda hesap verebilirliğin hakim kılınması, karar süreçlerinde yönetişime(istişare) yer verilmesi, eğitimde inanç ve bilim dengesinin kurulması, birey-toplum ve dünya-ahiret çatışmasının saf tasavvufi kanallardan sağlığa kavuşturulması, kadınlarımızın eğitimine ayrı bir önem verilmesi, tarihin analitik bir bakış açısıyla yeniden okunması, ar-ge faaliyetlerine ağırlık verilerek kendimize ait helal markaların oluşturulması, işsizliğin azaltılarak refahtan bireylere düşecek payın makul oranlara çekilmesi, farklılıklara tahammülün tüm fertlere yerleştirilmesi…
Bugün terör eylemlerinin müstakil bir hadise olmadığını görüyor ve devletlerin terör olayları üzerinden menfaatlerini temine çalıştığını da biliyoruz. Meselenin bu tarafı da dikkate alınarak yukarıdaki önerilere ilaveten eşgüdümlü biçimde tüm dünyada yapılacaklar listesini ise şöyle devam ettirebiliriz: Teröre dolaylı veya doğrudan destek veren ülkelerin geçmiş günahları için samimi bir özür dilemesi. Silah ve para temininden tutun da lojistik ve insan kaynağı desteğine kadar hiçbir menfaatin, terör üzerinden elde edilmeyeceğine dair bütün ülkelerce mutabakat metni imzalanması. Batı’nın ve Doğu’nun terör mağdurları arasında hiçbir fark olmadığının hepsine birden sahip çıkılarak gösterilmesi. Batılı devlet ve şirketlerin bölgemizdeki diktatörlerle iş tutmayı bırakması. Zengin batılı bireylerin kendi yaşam standartlarındaki yüksekliğin, dünyanın diğer memleketlerine fakirlik olarak yansıdığını idrak etmeleri ve derhal bencilliği bırakmaları. Tüketim hastalığının tedavi edilmesi. Her medeniyet havzasının kendi aşırılıklarını dizginleyip evinin önünü süpürmesi. Bu yürüyüşlerin acilen Nijerya’da, Afganistan’da, Sudan’da, Doğu Türkistan’da, Çeçenistan’da, Bosna’da, Irak’ta, Gazze’de, Cezayir’de, Mısır’da ve Suriye’de de düzenlenmesi ve Filistin sorunun kökten halledilmesi. Silaha ayrılan payların azaltılarak bu paraların açlıkla ve çevre sorunlarıyla mücadeleye ayrılması. Kul ve canlı hakkı konusunda her insana sorumluluk şuuru yüklenmesi…
ÇAĞRI: İnsanlığın her ferdini empati yapmaya ve başta terör olmak üzere tüm sorunlarını çözmek için Erdemliler Hareketi oluşturmaya davet ediyorum. Benim mazeretim var diyenlere hatırlatmak gerek: Terör, ezilenler ve mağdurlar için maalesef bir istatistikten ibaretken sömürenler için ise yok oluştur. Bindiği insanlık dalını kesenlere, düşeceklerini ve dolayısıyla kaybedenler safında yer alacaklarını söylemeye bilmem hacet var mı? İnsan, cehaleti, zalimliği ve unutkanlığı hamurunda taşıyor da…