Dünyamız giderek cehenneme dönüşüyor.
Dünyamız giderek cehenneme dönüşüyor. Katliamlar, paylaşım savaşları, göçmen trajedileri, küresel ısınmanın giderek can yakan sonuçları, toplumların yaşadığı duyarsızlık içerisinde sürekli ıskalanıyor.
Ancak; insanın kendi iç savaşı, en az küresel acılar kadar yakıp kavuruyor, bitip tükenmez davranış bozukluğuna sürüklüyor ve iç savaşını verememenin bunalımında zehir ediyor hayatları.
Fetişizmin, dozu kaçmış hedonizmin ve narsizmin kol gezdiği günümüzde Engin Geçtan ve Irwin Yalom’u daha sık anar oldum ve naçizane, üstadlardan bir kaç damla sunayım istedim gri renkli hayatımıza ve bugünkü ( 17112018 ) tarihli Fethiye Gazetesi’ndeki köşemde bunu yazdım…
Sevgi ve huzur bulutlarının altında geçsin günlerimiz…
***
HUZUR’A DRAJELER
Engin Geçtan’ı tanıdığımda, daha doğrusu kitapları ile tanıştığımda, gençlik yıllarımı geride bırakmaya başlamıştım. Kanaatimce, ülkemizin en değerli psikiyatri profesörü olan Engin Geçtan, bugün seksenli yıllarının keyfini yaşarken, sayesinde tanıdığım Varoluşçu psikiyatrinin önderi Irwin Yalom’la birlikte aydınlattıkları iç dünyamın dağarcığında birikmiş ruhsal azığımla, ömrümün giderek dikleşen merdivenlerini çıkıyorum, her adımımın hazzını yaşayarak.
Engin Geçtan’ı kaç kişi tanır bilemem, medyadan uzak, siyasetten çirkeflikten uzak bir yaşamın prim yapmadığı günümüzde, yirmiye yaklaşan kitaplarının kuytusunda, yetiştirdikleri, aydınlattığı insanların takdirleri ile yetinmeyi bilen bu filozofu, öncelikle tüm siyasetçilerin tekrar tekrar okumalarını ne kadar isterdim. (Başlangıçta insan konuşmayı bilmezdi. Sonradan fiziksel şiddetin yerine konuşmayı koydu. Günümüzde ise kendisini ve çevresini fiziksel şiddete yönelten sözcükleri kullanmaya başladı./ Hayat, S.10 )
Günümüz siyasetinde uzlaşma ve müzakere kültürünün, hoyratça sözcüklerle yer değiştirdiği aşikâr. Çocuklarımızı veya torunlarımızı, kötü etkilenmemeleri için, korkmamaları, korkutulmamaları için, siyasetçi dilinden ve medyadan uzak tutmaya gayret ediyoruz.
Yakın tarihimizde çok daha belirginleşen, hırslı, kaprisli ve sürekli kazanmaya şartlanmış insan gerginliğine ve insanlar arası dalaşmaya panzehir gibi Engin Geçtan’ın şu sözleri; ( “ Yapmam lazım” ın yerine “yapmak istiyorum” u koyabildiğimizde, ” yapmam lazım” ın insana yaşattığı, ” kendine karşı işlenmiş varoluşsal suç” un gerilimi söner, ” yapmak ” yerini “olmaya” bırakır.” )
Sermayenin başat olduğu, her şeyin para ile dizayn edildiği bu uğursuz günlere ışık tutan şu sözleri de İnsan Olmak isimli kitabından; ( Samimiyetsizlik uygarlıkla gelişmiştir. Çünkü uygarlıkla birlikte diplomasi de gelişmiş, çalınacak şeylerin sayısı da artmıştır. İlkel insanlarda mülkiyet geliştikçe hırsızlık ve yalan da başlar. )
İnsan çatışmalarına uzatılmış uzun huzmeli bir fener isterseniz buradan yakın; ( Dünyada iki tür insan vardır; yaşayanlar ve yaşayanları seyrederek eleştirenler. Seyretmek ölümü, katılmak yaşamı simgeler. )
Yaşamı huzurlu ve anlamlı kılan, sükûnet vahalarına davet eden şu tespitlere kimlerin itirazı olabilir; ( İçinde bulundukları ânı yaşamayan ve yaşama etkin bir şekilde katılmayan insanlarda ölüm korkusu oldukça yaygındır. )
İzole bir yaşamla kabuklarına çekilen, ıssızlaşan bireyleri kendilerine getirecek tokat gibi sözler Engin Geçtan’dan; (İnsanlar, birbirlerine kendi senaryoları doğrultusunda roller verip, karşılarındakilerden bu rolleri gerçekleştirmelerini bekler oldular. Sonuç; düş kırıklıkları, kızgınlıklar ve kendimizden kaynaklandığını bir türlü kavrayamadığımız kocaman yalnızlıklar.)
Gönül ister ki; kanaat önderlerinin, siyasetçilerin, ıssızlıklarına meydan okumak isteyenlerin ellerinden düşmesin Engin Geçtan’ın kitapları. Her sayfanın, her satırının altında bilinçaltımızın kaydettikleri yatıyor. Sonra bu kaydettiklerinizi sorgulamaya başlıyorsunuz. Sorguladığınız her şey sizi başka bir yere götürüyor, gittiğiniz her yer de bilinçaltınızın kilitlerini tek tek açıyor. Farkındalığınız artıyor, arttıkça da duygu ve tutumlarınızla ilgili daha fazla bağlantı kuruyorsunuz ve böylece kendinizi daha da yakından tanımaya başlıyorsunuz.
Engin Geçtan ile aynı fazda düşünen ve yaşıtı olan Varoluşçu Psikiyatrist Irwin Yalom’u, söz buraya gelmişken anmamak haksızlık olur; ( Kişiler arası kopukluğa ek olarak daha da derinden ilerleyen Varoluşsal Kopuş vardır. İnsanın benliği ile başkaları arasında kapatılması imkânsız bir uçurum, sadece kişinin benliği ile başkaları arasında değil, benlik ile dünya arasında da bir kopuş yaratır. / Din ve Psikiyatri S.42 )
Ne demişti Hacı Bektaş Veli; “Her ne ararsan kendinde ara.”