BİR ARAŞTIRMA VE DÜŞÜNDÜREN SONUÇLARI
Prof.Dr.Kemal Kocabaş
Hafta başında açıklanan“Türkiye’de ve Dünyada Vatandaşlık” raporu çarpıcı sonuçlarıyla basında yaygın bir şekilde yer aldı. Raporu Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu ve Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Çarkoğlu Uluslararası Sosyal Saha Çalışmaları Programı kapsamında 58 ilde 1509 kişiile görüşerek hazırlamışlar.Devlet, yurttaş, birey ilişkilerini irdeleyen rapor ülkeler arasında Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının bakışını ortaya koymayı ve diğer ülke yurttaşlarıyla karşılaştırmayı amaçlamış.41 ülkede yapılan araştırmaya göre başkalarına en az güvenenlerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olması ilginçti ve bu sonuçları yorumlayarak Radikal gazetesi 8 Aralık 2015 günü raporu “Örgütsüz, güvensiz, asosyal” başlığı ile yayınladı. Raporun sonuçları; Türkiye topraklarında demokrasinin, katılım kültürünün neden içselleşemediğinin ipuçlarını sergilemesi anlamında önemliydi. Rapor neler söylüyor:
1) Yapılan araştırmaya göre yurttaşlarımız “iyi vatandaşlık” tanımını “ seçimlerde oy kullanmak, vergi vermek ve yasalara uymak, farklılıklara saygı göstermek, maddi açıdan kötü durumda olanlara yardım etmek” olarak tanımlıyor. Yurttaşlarımız iyi vatandaş olmakla yaşanan bir yanlışa itiraz etmek, adaleti aramak ile ilgili bağı kuramıyor. Edilgen, şükreden bir yurttaşlık algısı hakim. Sonuçta ortaya örgütsüz, örgütlenmeden ürken bir toplum yapısı çıkıyor. Bu yorum çalışma sonuçlarında “toplumun %11’i sendikalı ve toplumun %10’u bir siyasal partiye üye”şeklinde karşılık buluyor.
2)Yurttaşlarımızın %49’u hükümetin yaptıkları konusunda söz hakkı olmadığını savunurken, %50 oranında yurttaşlarımız demokrasinin yetersiz olduğunu düşünüyor. %57 oranında yurttaşımız devletin yurttaşların demokratik haklara saygı göstermesinin önemine işaret ediyor. Bu veriler de edilgen yurttaş algısını pekiştiriyor. Yurttaşlarımızın hükümet ve devlet denilen örgütlenmeyi yücelten, kutsayan davranışları demokratik kültürün yeşermesi önünde önemli bir engel olarak karşımıza çıkıyor.
3)Araştırma sonuçları; ülkemiz yurttaşlarının siyasal katılım konusunda isteksiz olduğunu ortaya koyarken, oy verme dışında bir talebinin olmadığını gösteriyor. Yine araştırma yurttaşların toplu dilekçe vermek, toplantı ve gösteriye katılmak gibi protesto içerikli katılma eğilimlerinin başka ülkelere göre çok düşük olduğunu gösteriyor. Araştırmaya katılanların sadece yüzde 14’ü toplu bir dilekçeye imza attığını söylüyor. Türkiye bu konuda 41 ülke arasında sondan altıncı. Bu araştırma sonuçlarında 1950-1960 arası politik kaos, 1970-1980 arası yaşanan kanlı politik süreçler ve askeri darbelerin yarattığı travmaların etkisinin olduğu düşünülebilir.Politik-siyasal süreçlere, örgütlenmelere katılmanın darp edildiği yılların acı sonuçları bu araştırmalarda kendini gösteriyor. Yazıyı yazarken üniversitedeöğrencilerimizin daha nitelikli bir yemek, daha iyi ve hızlı ulaşım için dilekçeye imza atmakta ne kadar çok zorlandıklarını düşündüm.
4) Araştırıcılar, yurttaşlarımızın demokratik tepki verme alışkanlıklarını öğrenmek için “Belirli ürünleri siyasal, etik ve çevresel nedenlerle boykot eder misiniz? anlamındaki sorusuna yurttaşlarımız %11 oranında olumlu yanıt verirken bu oran Avusturya’da % 57 ile vatandaş katılımının en yüksek ülke, %3 ile Bulgaristan ise katılımı en düşük ülke. Siyasal gösteriye katıldım diyenlerin oranı Türkiye’de %10 iken, % 61 ile Güney Kıbrıs ilk sırada ve % 5 ile en az olduğu ülke de Polonya.
5)Türkiye’de yurttaşlar kamu yetkilileri ile temas gibi etkinlikler içinde de yer almaktan çekinen, sakınan çokbüyük bir kitleye sahip. “Fikirlerimi ifade etmek için bir politikacıyla veya kamu görevlisiyle temas kurdum” diyenlerin oranı % 5. Dünya ortalaması ise % 18. Bu konuda en iyi ülke% 44 ile Kanada.
6)Yurttaşlarımızın siyasetçi algısı da olumsuz, siyaset kurumuna ve siyasetçiye güveni yok. Parlamentonun vatandaşın taleplerine ciddi şekilde eğilmesinin muhtemel olduğunu düşünenlerin oranı ise sadece yüzde 21. “Çoğu zaman hükümettekilerin doğru olanı yaptıklarına güvenebiliriz” diyen vatandaşların oranı yüzde 33. Araştırmaya göre vatandaşların yüzde 51’i ise çoğu siyasetçinin sadece kişisel olarak siyasetten kazanç temin etmek için siyaset yaptığını düşünüyor. Araştırmadan çıkan bu sonuç her yerde karşılaştığımız yaygın bir kanı…“Siyaset kurumu, güvensizlik ve demokratik iklim” yeniden düşünmeye ve tartışmaya değer bulgular.
7) Araştırmanın en çarpıcı sonucu yurttaşların birbirlerine, bir başka insana güvenmesiyle ilgili olumsuz sonuçlardır. Yurttaşlarımız bir başkasına güven duymuyor. Diğer insanların %75 oranında ilişkilerden yararlanmaya çalışacağını inanıyor. Türkiye 41 ülke arasında bu oranla güvensizlikte birinci sırada. “İnsanlara güvenilir mi?” sorusuna “güvenilir” diye cevap verenlerin oranı da sadece yüzde 14.
Araştırmayı yapan meslektaşlarımız tanımadığı insana güvenin yüksek olduğu ortamlarda demokrasinin geliştiğini vurguluyor. Kalaycıoğlu ise bu güven sorunun sivil toplumun gelişmesine de engel olduğunu belirtiyor. Güven az olunca dernekleşme, toplumsal ve siyasal birliklere katılım da azalıyor yorumunu yapıyor.
Tüm bu sonuçlar ne gösteriyor? Geleneksel yapının ağırlığı, evde, okulda, yaşamda demokratik iklimin eksikliği, okulların toplumsallaşma süreçlerini üretmedeki yetersizliği, ülkenin son 60 yıllık siyasal tarihi, ağırlaştırılmış din eğitiminin özgür yurttaş yetiştirme hedefini engellediği şeklinde pek çok değerlendirmeler ilk akla gelenler. Ayrıca, ülkedeki siyasal iklim, yurttaşlarda özgürlük, eşitlik, adalet duygusu yerine baskı ve öteleme kültürü üretirse, vicdanlar kanarsa bu tablo değişir mi? Zannetmiyorum…
Araştırmayı yapan meslektaşlarımıza teşekkür ederken; evde, okulda, iş yerinde her daim eşitliğin, doğruluğun, vicdanın, adaletin ve özgürlüğün yaratıldığı bir Türkiye düşüyle…